Sevmenin de iniş çıkışları var. Hastabakıcı bugün hastalık tabelama bu duygumun derecesini çizdiyse, doktor korkacaktır. Sabah komşu binada göğsüme baktılar. İyiyim. Babacan bir doktor yeşil ışık yaktı ameliyata, yine de analizlerin sonucunu beklemeliymişiz…” (3/2/1967 A.D.)
“Ne iğne, ne hap, ilaçların ilacı sensin. Sanırım en önemlisi damla damla gözlerin. İyileşeceksem onlar iyileştirecek.” (3/2/1967 A.D.)
“Dün sana yazdığım gibi tahlil değil, ciğerlerin radyografisinin incesiymiş yapacakları…Ne olur ne olmaz diye.” (4/2/1967 A.D.)
“Dönüşte Gerard’a rastladım, “Galiba sizin ameliyat Cumaya” dedi. Hoppala! Çarşamba – Perşembe bana bir-iki hazırlık bağırsak yıkaması yapacak, ordan çıkarıyor bu Cuma işini. Bu tarih işlerini bilse bilse meydancı Gerard bilir.” (4/2/1967 A.D.)
“Dün akşam asistan uğradı, önemli tavırlarla Hamburger’in raporundaki bilgileri tekrarladı. Bunları biliyorum, dedim. Cuma günü ameliyat var mı, sorusuna, Olacak dedi ve gitti. Bu sabah profesör uğradı, röntgenlerden bahsetti ve gitti. Her neyse görünüşe göre ve yeni bir veri ortaya çıkmazsa, herhalde hikaye böyle. Sanırım aralarında bir karara vardılar. Ben de konuşmak niyetindeyim doktorla, acele etmekle fazla beklemek arasında, en doğru zamanı seçtiğini düşünmüş olmalı. Sırt ağrıları bir yana, fena değilim. Bunları doktora söyledim, röntgenlere bakalım, dedi. Bugün güneşli bir Pazar, hastalar sessiz, sancılar sanki hafta tatili yapıyor, bense temiz bir gömlek giyip seni düşündüm. İlaçlarımı alıyorum, hiçbirini kaçırmadan, çünkü Paris’te olsam bile yanımdasın, biraz sert, “İlacını aldın mı?” diye soruyorsun, ben de yutuyorum ilaçları.” (5/2/1967 A.D.)
“S. de Beauvoir’la ya ameliyattan evvel ya sonra görüşeceğiz. Salı sabahı vergi işi ile uğraşacağım. Geçen seneden 500 yolladım. Kafamda hala sen varsın, yalnızlığını düşünüp üzülüyorum, ama belki de rahat çalışıyorsundur. Bana tastamam “halet-i ruhiyeni” anlat. Doktora sırtındaki ağrılardan bahsettin mi?” (5/2/1967 G.D.)
“Demin Akademi müdürü uğradı, doktor ona önemsiz bir ameliyat yapılacak demiş. Hayırlısı. Doktor yine uğrayıp kaçtı, Çarşamba tomo dedi, yani tomografi. Pekala.” (6/2/1967 A.D.)
“Ameliyatı, geleceksin diye, sabırsızlıkla bekliyorum.” (7/2/1967 A.D.)
“Telefonundan sonra doktor uğradı,Pazartesi yapalım dedi.”Karınıza haber verebilirsiniz” sözünü de ekledi.” (7/2/1967 A.D.)
“Hemen söyleyeyim, adam kafamıza uygun. Önce bu tür hastalıklar adına ders verdi, aklım yattı. Zorluk şu: Teşhisi çok zor, analizle de, röntgenle de. Radyo misalleri gösterdi vs. O bakımdan 1959 Ankara Kongresinde (milletlerarası) verilen karara göre hastalık şüphesi iki yıl devam ediyor”. (21/3/1967 A.D.)
“İçindekiler de, belki şimdiye kadar, yani bu hastalığın ilk teşhisinden beri en iyi şeyleri ihtiva ediyor. 1) Çok ciddi, anlayışlı insan bir adamın, doktorluğun bütün ilmi ile, seni yakından, hastalığınla birlikte kavraması, izlemesi, her şeyi yakından yapmak istemesi. 2) Üç ay ihtimali.” (23/3/1967 G.D.)
“ “Sağlık bildirim” iyi. İlaçları daha dengeli bölünce, bugünkü damara iğne pek sarsmadı. Ona karşılık yarın iğne var, herhalde fazla sarsıntı vermez. Nezlem büsbütün geçmedi, ama hafif.” (24/3/1967 A.D.)
“Sevgimizde aşınma şöyle dursun, yepyeni dalbudaklar fışkırmış her taraftan, hangisine bakacağıma şaşırdım, hem de ne güzelleştin! Deniz kenarı, renkli yelkenler de işe karışınca, o hızla haftalarca sensizliği, tatsız ilaçları, koskoca sağlık kışlasının bunaltısını umursamayacağım sanıyorum”. (31/3/1967 A.D.)
“Bana sorarsan iyiyim, şu “perfusion”lar yoruyor fazlası ile, bakalım hiç ara verilmeyecek mi? Öteki ilaçları daha kolay sineye çekiyorum. El şişkinliği acaba romatizma mı? Bakalım tekrar konuşacağım doktorla, bu akşam sözlüyüm onunla…” (19/4/1967 A.D.)
“Ellerinin şişmesine biraz canım sıkıldı. Acaba, dört aydır arasız aldığın ilaçlardan olmasın? Dün Jean Brio ile buluştuk, uzun uzun seni konuştuk, o şaştı streptomycine’in sende, kötü etkiler yapmadığına. Ne Dr.Langran ne de Kalaschnikof’u tanıyor. Körü körüne muayyen bir doktora uzun süre teslim olma konusunda diyor ki: Kendi isteğine uyan bir doktor daima bulur hasta, bence bu durumda Abidin, fazlasıyla dinlenme, yorulmama, kontrol yönünü seçmeli, doktorları kendi etkisi altında bulundurmamalı.” (19/4/2007 G.D.)
“Dün yeni ilaç yüzünden iyi değildim, bugün durdurttu doktor, önce iki gün karaciğerimi düzeltmek için haplar, sonra da başka antibiyotik denenecek. Neyse iki ilaç normal gidiyor, Strepto ve Risnifon, üçüncüsü şimdiye kadar fazla geliyor, iyice sersemliyorum, içim karışıyor. Üçüncü ilaçsız olduğum için bugün iyiyim. El omuz hikayesi romatizma bence, ameliyattan önce de vardı, belki biraz daha hafif olarak.” (24/4/1967 A.D.)
“Tatsız üçüncü ilacı (önce perfusion; sonra da toz halinde verilen) kaldırdılar…Öf, berbattı, kurtuldum. Ayrıca çok iyi buldular, 72 kilo. Kan tahlili vs.” (5/5/1967 A.D.)
Güzin ve Abidin Dino’nun 1952 – 1973 yılları arasında birbirlerine yazmış oldukları mektupları, Sayın Ferit Edgü yayına hazırladı ve CAN Yayınları “SENSİZ HER ŞEY RENKSİZ” adıyla daha geniş kitlelere ulaştırmak için yayınladı. Son derece farklı alanlarda birbirinden değerli eserler üreten, Sakıp Sabancı Müzesinde “Bir Dünya” adlı sergisi büyük beğeni toplamakta olan, sanatçımız Abidin Dino’nun hayatının ayrıntıları ile birlikte bir dönemin panaromik bir anlatısı var mektuplarda. Ayrıca önemli sağlık sorunları olsa bile, sorunlarını çok fazla gündemde tutmayan bu ünlü sanatçımızın baş etmek zorunda kaldığı hastalığın ayrıntıları da yer alıyor. Kaygılar, fiziksel acılar, yalnızlık, özlem, şefkat, üretkenliğin kesintiye uğraması, doktorlar, hastabakıcılar, o dönemin tanı ve tedavi yöntemlerine dair binlerce bilgi… Yukarıdaki alıntılar bir hastalık sürecini sizlerle paylaşmak için seçildi. Kitapta insan ve yaşamla ilgili çok daha fazlası var…
13 Ocak 2008 Pazar
Sensiz Her Şey Renksiz
Etiketler: belirtileri, böbrek, burun, cinsellik, diyet, enfeksiyon, estetik, göz, hastalıklar, idrar yolu, kadın, kalp, kan, kas, kulak, saglık, tedavi, tedavisi, zayıflama
Gönderen admin zaman: 04:17
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder