Prof. Dr. Sayın Cem Sungur un 21-Aralık-2007 günü Cumhuriyet Gazetesi Ankara Ekinde çıkan yazısı
Bugünlerde dünyada en çok konuşulan tartışılan arasında komşumuz İran’da kurulmaya çalışılan nükleer enerji santrali yer alıyor. Çernobil faciası hepimizin belleklierindeki yerini koruyor. Zaman zaman basında yer alan, nükleer atık içeren variller hepimizi kaygılandırıyor. Yeni yüzyılın casusları rakiplerini nükleer zehirlerle yok ediyorlar. Televizyon dizilerinde Amerika Birleşik Devletleri(A.B.D.) batı eyaletlerinde teröristlerin küçük nükleer patlamalarla kitleleri yok ettiğini izliyoruz. Herkes radyasyonun insan sağlığı için çok sayıda risk içerdiğini ve öldürücü olabileceğini biliyor. Radyasyon hemen öldürmese bile hedef olan insanlarda yıllar sonra kanserlere neden olarak onların hayat sürelerini kısaltıyor. Bütün bunların tersine, günümüzde sık sık kulanılan görüntüleme yöntemlerini ise hiç bir şekilde zararı olmayan ve tümüyle “yararlı” işlemler olarak algılanıyor.
Dünya genelinde acil servis başvurularının önemli bir bölümünün nedeni kafaya gelen darbelerdir (travmalar). Çocuklar bu hasta grubunun önemli bir bölümünü oluşturur. Doktorlar gerekli görmese bile kaygılı ebeveynler çoğu kez “bir tomografisini çekelim” isteğinde bulunurlar. Yayınlar kalp hastalığı riskinizi öğrenmeniz için kullanılabilecek yöntemlerden birisinin kalbi besleyen koroner damarların çeperindeki kalsiyum miktarının derecelendirilmesi olduğunu belirtmektedir. Hiçbir yakınmanız yokken gittiğiniz yıllık sağlık taramanız sırasında akciğer dokusunda küçük bir leke (nodül) saptanınca doktorunuz size belirli aralıklarla çekilen tomografiler aracılığıyla bu yapının niteliğini ve büyüyüp büyümediğini izlemek gerektiğini söyleyebilir. Serbest piyasa ekonomosinin şekillendirdiği sağlık sistemlerinin egemen olduğu ülkelerde, tomografi merkezleri ilanlar vererek insanlara sağlıklarını korumak için “tepeden tırnağa” tomografi hizmetlerinin olduğunu duyurmaktadırlar.
1970’li yıllarda geliştirilmesinden başlayarak bilgisayarlı tomografi sağlık hizmetlerinde en çok baş vurulan tanı yöntemlerinden birisi haline gelmiştir. Halen Amerika Birleşik Devletlerinde (A.B.D.) bir milyon kişiye 26, Japonya’da ise bir milyon kişiye 64 tane bilgisayarlı tomografi makinası düşmektedir. Atom Enerjisi Kurumundan ülkemizde kaç tane tomografi cihazı bulunduğunu ve bunların modellerini öğrenmek olasıdır. Günümüzde Amerika Birleşik Devletlerinde yılda 62 milyon adet tomografi çekildiği ve bunun 4 milyon kadarının da çocuklarda uygulandığı hesaplanmaktadır. 1980’lerde ise bu sayının sadece 4 milyon kişi olduğu bilinmektedir. İşlemin doğası gereği tomografi çekilen bireyler, normal röntgen filmlerine göre çok fazla miktarda radyasyona hedef olmaktadır. Tomografi yakınmaları olan, önemli sağlık sorunları nedeniyle tıbbi veya cerahi tedavi gören hastalarda hayat kurtarıcı bir yöntemdir. Öte yandan elimizdeki veriler tomografi kullanımının iki grupta çok belirgin bir şekilde yaygınlaştığını göstermektedir: 1) Çocuklar, 2) Sağlıklı olan ve sağlık taramasından (check-up) geçmek isteyen erişkinler. Yeni bilgisayarlı tomografi makinaları ile çocuklarda tomografi çekmek sorun olmaktan çıkmış ve bir saniyede tamamlanan bir işlem haline gelmiştir. Apandisit örneğinde olduğu gibi, ameliyat öncesi süreçlerde giderek artan oranlarda uygulanmaktadır. Erişkinlerde en yaygın olarak kullanıldığı durumlar ise şunlardır: 1) Tomografi ile yapılan sanal kolonoskopi (kalın barsağın incelenmesi), 2) Koroner kalp hastalıkları için tarama, 3)Sigara içen ve içmiş olan bireylerde tarama ve 4) Tüm vücut tomografisi ile yapılan tarama.
Olağan bir baş veya karın tomografisi uygulaması sonucu, radyasyona bağlı olarak hayat boyu kanser riski gelişme riskinin %2 civarında olduğu hesaplanmıştır. Radyasyona erişkinlerden çok daha duyarlı olan çocuklarda bu oran belirgin derecede artmaktadır. Yapılan araştırmalar acil servis doktorlarının, cerrahların ve radyologların önemli bir bölümünün tomografi sırasında hedef olunan radyasyonun kansere neden olduğuna inanmadıklarını göstermiştir. Bunun üzerine A.B.D.’de Ulusal Kanser Enstitüsü (National Cancer Institute) 2007 yılında sağlık hizmeti sunanlar için “Radyasyon Riskleri ve Çocuklarda Bilgisayarlı Tomografi” adı verilen kılavuzu yayınlamıştır.
Bu bilgiler ışığında, sigara alışkanlığından bir türlü vaz geçemeyen sevgili arkadaşım bana kontrol için baş vurduğunda, eğer muayenemde bazı bulgular saptıyorsam tomografi ile akicğer kanseri olasılığını bertaraf etmeye çalışıyorum. Herşey yolundaysa yapılması gereken tek şeyin onun sigarayı bırakması olduğunu, yoksa her 6 ayda bir tomografi çekerek onu kanserden koruyamayacağımı ve bu sıklıkla tomografi çektirmeye devam ederse, kanser riskinin artacağını biliyorum. Kilosu fazla olan, egzersiz yapmayan, ilaçlarını kullanmayan ve sigara içen hastalarımın, tedbir olsun diye tomografi ile koroner damarlarındaki kalsiyum miktarını ölçtürmelerinin nedenini doğrusu anlamıyorum. Çünkü kalp hastalığı riskini azaltacak hiçbir şey yapmadıkları gibi bir de kanser risklerini arttırmış oluyorlar. Arkadaşı ile parkta oynarken düşüp kafasını yaran ve ağlamaktan bitap düşmüş olan bir çocuğa herhangi bir muayene yapılmadan ve işlemin gerekliliği konusunda emek harcanmadan tomografi istenmesinin, o çocuğun ilerideki yıllarda kanser olma riskini arttıracağını biliyorum. Acil servislerdeki doktorların, onu değerlendirmeye gelen uzmanların ve ailelerin de bu bilinçte olmasını diliyorum. Sadece belirli topluluklarda kulak misafiri oldukları için, yeni bir sağlık kuruluşu açıldığı için, prestij için veya reklamlarda dikkatlerini çektiği için insanların “tepeden tırnağa” tomografi çektirmelerini ise hiç anlamıyorum.
13 Ocak 2008 Pazar
BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ: RADYASYONA HEDEF OLMAK AÇISINDAN YENİ BİR TOPLUM SAĞLIĞI SORUNU
Etiketler: belirtileri, böbrek, burun, cinsellik, diyet, enfeksiyon, estetik, göz, hastalıklar, idrar yolu, kadın, kalp, kan, kas, kulak, saglık, tedavi, tedavisi, zayıflama
Gönderen admin zaman: 04:16
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder