13 Ocak 2008 Pazar

MEZUNİYET SONRASI EĞİTİM ve KONGRELER

Prof. Dr. Sayın Cem Sungur un 23-Kasım-2007 günü Cumhuriyet Gazetesi Ankara Ekinde çıkan yazısı

Bir sağlık çalışanı günlük çalışma hayatımda hastalarımın sorunlarına tanı koyarken, tedavi ederken veya uzun süreli bir hastalığı olan bir hastasını izlerken sizce ne sıklıkla bilgiye erişme gereksinimi duyar? Yanıt size şaşırtıcı gelse de artık bu gereksinim anlık hale gelmiştir. Üretilen ve paylaşılan yeni bilgiler her zaman bir yeniliğin müjdecisi değildir. Bir ilacın olumsuz etkilerinin açıklanması veya yeni bir salgının bildirilmesi de, karşımıza ilk çıkan hastada bazı uygulamlarımızı değiştirmemiz veya hemen belirli hastalarımıza ulaşmamızı gerektirebilir. Örneğin daha önce böbrekleri yetersiz çalışan hastalarda görüntüleme gerektiğinde, hastaya enjeksiyonla verilecek olan boya maddeleri böbreklerde hasar yaratmasın diye daha çok manyetik rezonans (MR) yönetmini tercih ederken, e-posta ile ulaşan yeni bir yayın artık bu yöntemin sanıldığı güvenli olmadığını haber verebilir. Bize düşen görev o gün için böbrek hastalarımızdan birinde planladığımız bir ilaçlı MR tetkiki varsa randevuyu iptal etmektir. Küreselleşme akımının etkisinde olan dünyamızda, internet ve bilgiişlem teknolojileri sayesinde bilgileri büyük kitleler artık eş zamanlı paylaşmaktadır. Üstelik biyoloji ve tıbbi bilim dallarındaki bilgi üretimi başdöndürücü bir hızla artmaktadır. Yapılan hesaplamalar tıp bilgisinin her dört yılda bir en az iki katına çıktığını göstermektedir.



Aynı bilgiişlem teknikleri ulaşmak istediğimiz bilgi kaynaklarına ve eğitim programlarına erişimimizi de çok kolaylaştırmıştır. Çok değil 10 yıl önce sadece kitaplarında yer alan adlarından tanıdığımız ünlü akademisyenlerin, görüntülü konferanslarını internet ortamında izlemek olanaklı hale gelmiştir. Her gün gelen e-postalar değişik mesleki dergilerde yayınlanan önemli yayınların özetlerini bize ulaştırmaktadır. Bu kolaylıkların katkısı yadsınamamakla birlikte, getirdiği iş yükü de bir o kadar fazla hale gelmiştir.



Bütün bu gelişmelere karşın hemen her gün değişik tıbbi kongreler son derece kalabalık sağlık çalışanı kitlelerini kendine çekmektedir. Binlerce sağlık çalışanı yüzlerce ve hatta binlerce kilometre katederek dört veya beş gün bir araya gelmektedir. Bu gelenekselleşmiş bilimsel ve sosyal etkinlik için sağlık çalışanları neden gereksinim duyarlar?



Geçen yıl bir kongrenin açılış programında saygın bir meslektaşım kendi düşünce ve duygularını şu şekilde anlattı “Bir kongreye katılıp döndüğümde kendimi yenilenmiş ve yeterli hissediyorum. Edindiğim yeni bilgi ve beceri donanımı ile hastalarıma daha fazla yardımcı olabiliyorum. Meslektaşlarımla yaptığım konuşmalarımızdan ortak sorun ve kaygılarımızın olduğunu anlıyorum, dolayısıyla da bir dayanışma içinde olduğumuzu hissediyorum. Daha sonra aylar geçtikçe, bilgilerimde bir eskimişlik ve aşınmışlık hissediyorum ve takvimimden yaklaşan kongreyi bekliyorum”.


Uluslararası saygın kongreler amaçlarına ve geleneklere uygun olarak

0 yorum: