25 Aralık 2007 Salı

Frankeştayn gıdalar

Frankeştayn gıdalar

Kolera bakterisi taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates. Frankeştayn gıda olarak bilinen 'Genetiği Değiştirilmiş Organizmalardan yapılmış yiyecek ve ürünler market raflarını, pazar tezgahlarını istila etmiş durumda.
#

FATMA DURMUŞ
Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) deniyor. Frankeştayn Gıda olarak da nitelendirilen GDO'lar, kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates, balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor. Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Ali Haydar Süslü Türkiye'nin Frankeştayn gıda terörüne karşı en kısa zamanda önlem alması gerektiğini belirtti. Süslü bu konudaki verileri ve alınması gereken önlemleri şu şekilde anlattı:

'Türkiye'nin ABD'den ve Arjantin'den soya ve mısırı büyük oranlarda ithal ettiği düşünülürse (soya ithalatının %90 ve mısır ithalatının %80'i), tükettiğimiz birçok gıda ürününün GDO'lu olma olasılığı yüksektir. Ayrıca soyanın besin değeri teknolojik olarak kullanım kolaylığı ve diğer birçok özelliğinden dolayı gıda sektöründe çok amaçlı birçok üründe kullanılmaktadır. Aynı şekilde mısırda hem yağ olarak hem de gıda ürünlerinde kullanılmaktadır. Dolayısıyla hangi gıda ürünlerinin GDO'lu olduğunun söylenebilmesi için çok iyi piyasa denetimi ve gözetimi ile ürün analizleri yapılmalı, ithaedilen ürünlerde GDO kontrolünde bulunulmalı ve AB normlarına uymayan ürünlere izin verilmemelidir. Bütün bu denetimler ve analiz sonuçları tek merkezde toplanarak değerlendirme yapılmalı ve gıda güvenliği adına izlenebilirlik sağlanmalıdır.'

Daha laboratuvarımız yok

GDO hakkında yapılacak bilimsel çalışmaların oldukça pahalı ve ciddi bütçe gerektirdiğini kaydeden Süslü 'Tarım Bakanlığı dahi bununla ilgili laboratuarlarını daha yeni kurmakta ve yaşam mevzuatı halen oluşturmuş değil' dedi. Süslü sözlerini şu şekilde sürdürdü: 'Şu gerçeği de vurgulamak gerekir ki denetim, uzman kişi, laboratuar altyapısı ve yaşam mevzuat eksikliğinden dolayı GDO'lu ürünler ülkemize girmekte ve rahatça satılmaktadır. Bizim gibi biyolojik çeşitliliği yüksek olan ülkelerde GDO'lar yabani türlerin değişimi ya da yok olması gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu ürünlerin patenti çokuluslu tekellerin elinde olduğu için sürekli bir dışa bağımlılık olacak ve ciddi bir ekonomik kayıp söz konusu olacaktır.'

İnsan sağlığında ciddi hasara neden olan GDO'ların ekonomik olarak getirdiği büyük bir sakıncanın ise bu ürünlerin patent hakkının tüm dünyada birkaç çok uluslu şirketin elinde olması olduğunu belirten Süslü konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bu şirketler en büyük kazançlarını patent bedeli tahsis ederek sağlıyor. Çiftçi yok edici genlerle kısırlaştırılan tohumları her yönden almak zorunda kalıyor. Bu da çiftçiyi çok uluslu tohum üreticisi şirketlere bağımlı kılıyor. Çiftçilerin ürünlerin verdiği yeni tohumları tarlalarına ekme hakları yok. Üretici firmalar bu tohumların korsanlığını yapanların önüne geçmek için komşu ispiyonu gibi en basit yollardan dedektif tutmaya kadar her yola başvuruyor.'

Nasıl ortaya çıktı ?

Geçen yüzyılda, bitkisel üretimde verim artışı gerekçesiyle uygulanan suni gübreler ve kimyasallar, su ve hava kirliliğini de beraberinde getirdi. Yoğun tarımda kullanılan ilaç ve suni gübreler her geçen gün toprağı daha da verimsizleştirdi. Toprağın verimi düştükçe çiftçi her geçen yıl daha fazla ilaç ve gübre kullanmaya başladı. Gübreye alışan bitki daha çok gübre istedi. İlaca bağışıklık kazanan böcekleri öldürebilmek için daha kuvvetli zehirler gerekti. Kullanılan ilaç ve gübreler canlıların bağışıklık sistemini de etkileyen sağlık problemlerine yol açtı. Dıştan müdahale başarısız olunca canlıların genleriyle oynamaya başlandı. Çiftçi giderek bağımlı hale geldi ve doğadaki biyolojik çeşitlilik çok ciddi tehdit altına girdi. Genleriyle oynanmış bir buğday türünün bitki verimi yüksek, ancak aniden ortaya çıkabilecek bir hastalık ya da zararlı o türün yok olması ve dünyada artık başka tür buğday yetiştirilmediği için buğday ırkının tamamen ortadan kalkması gibi bir felakete de yol açabilir.

BİYOLOJİK KIYAMET NASIL KOPAR?

Gıda Mühendisleri tarafından hazırlanan GDO raporuna göre muhtemel felaket senaryoları : Genetik çeşitliliğin azalması ve gen kaynaklarının yok olma ihtimali. Değişikliğe uğratılmış mikroorganizmalar, asıve hayatî önemi haiz olan toprak bünyesindeki mikroorganizmaları menfi yönde etkileyerek mikro dengeyi bozabilir. GDO'lar gıda olarak tüketildiklerinde girmiş oldukları hayvan ve insanlara ait canlı organizmalarla birleşme ve neticesi belli olmayan tuhaf bir birleşik organizmanın meydana gelme ihtimali. Antibiyotiğe dayanıklı genin kullanılması neticesi insanlarda antibiyotiğe dayanıklılığın artması ve herhangi bir zorunlulukta kullanılması icap eden tedavi amaçlı antibiyotiğin etkisiz kalma ihtimali doğar. Böceklerin direnç kazanması. Virüs kaynaklı genlerin, diğer virüslere gen transfer etme ihtimali. İnsan ve hayvanda alerjik ve zehir etkisi olan genlerin aktarılması ile en masum gıdalara taşınması neticesinde insanların her an bu zehirleyicilerle karşılaşabilme riski. Tabiatta var olan ve devam eden o kusursuz dengenin bozulması sonucu; nebatî ve hayvanî çeşitlilik azalması. Canavar nitelikli bir tabii paylaşımın olma ihtimali.

0 yorum: