19 Aralık 2007 Çarşamba

Kanserin nedenleri nelerdir

Kanserin nedenleri nelerdir
Normal hücrelerin kanser hücrelerine dönüşmelerinde geçtikleri aşamalara karsinogenez adı verilmektedir. Bu değişikliklere neden olan başlıca etkenler kimyasal maddeler, ultraviyole ve iyonizan radyasyon gibi fiziksel ajanlar ve virüslerdir. Hepatit B virüsü, insan papilloma virüsü (HPV) ve retrovirüslerin kansere neden oldukları hemen hemen kesinlik kazanmıştır. Kanser etkenlerinin kesin olarak saptanabilmesi korunmaya yönelik uygulamaları güçlendirecek, ayrıca örneğin virüslerin neden olduğu rahim boynu kanseri için söz konusu olduğu üzere aşı çalışmalarıyla önlenmesi olasılığını gündeme getirecektir.

Kansere neden olan alışkanlıkların başında elbette sigara kullanımı gelmektedir. Sigara başta akciğer kanseri olmak üzere, ağız boşluğu, hava yolları (larinks), böbrek, idrar kesesi, rahim ağızı (serviks) ve pankreas kanserlerinin gelişiminden sorumlu tutulmaktadır. Kanserin yolaçtığı tüm ölümlerin % 30′u sigara ve diğer tütün ürünlerine atfedilmektedir. Günde 1-10 adet sigara içmekle akciğer kanseri riski içmeyenlere göre %20 artarken, iki paket içildiğinde bu rakam %80′e varmaktadır.

Öte yandan sigara içilmese bile sigara içilen ortamda bulunulması da (pasif içicilik) akciğer kanseri riskini yaklaşık 1,5 kat arttırmaktadır. Yaklaşık 20 yıl günde bir paket sigara içmiş birinin akciğer kanserine yakalanma riski sigarayı bıraktıktan sonraki 10 yıl içerisinde ancak yarıya inmektedir. Sigara içmeyi bırakmak kanser ve diğer kalp, damar ve akciğer hastalıklarının oluşma ihtimalini azaltmak için yapılabilecek en önemli korunmadır. Bu amaçla doktorunuza başvurduğunuzda sigarayı bırakma sırasında ihtiyacınız olacak psikolojik ve ilaç (nikotin içeren yapıştırma bantları, sakızları, v.b.) desteğini sağlayacaktır.

Sigaranın zararlı etkileri beraberinde alkol alındığında daha da artmaktadır.

Ulusların beslenme alışkanlıklarını ve belli kanserlerin görülme sıklığını dikkate alınarak yapılan çalışmalar, yüksek yağ ve protein, düşük lif içeren gıdalar yenmesinin kalın bağırsak, meme, rahim, pankreas ve prostat kanserleri riskini artırdığını ortaya koymuşlardır. Yanlış beslenmenin bütün kanserlerin % 35′inden sorumlu olduğuna inanılmaktadır. A.B.D. Ulusal Bilimler Akademisi ve Ulusal Kanser Enstitüsü’nün bu konudaki ilk önerisi alınan yağ miktarını kısıtlamaktır.

Buna göre yağlardan alınan kalori günlük kalori alımının % 30′unu geçmemelidir. Öte yandan lifli gıdalara ağırlık verilmeli, rafine gıdalardan olabildiğince uzak durulmalıdır. Özellikle taze sebze ve meyveler, ve son yıllarda ülkemizde de tüketimi giderek yaygınlaşan tam işlememiş tahıl ürünleri tercih edilmelidir. Füme gıdalardan kaçınılmalıdır. Uzak Doğu ülkelerindeki yüksek mide kanseri sıklığından isli balık yeme geleneğinin sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Etleri pişirmede yeterince iyi yanmamış mangal ateşi kullanılması da bazı kanser yapıcı kimyasal maddelerin oluşmasına neden olmaktadır. Aynı risk yüksek miktarda nitrit içeren salam, sosis gibi şarküteri ürünleri için de geçerlidir.

Şişmanlığın menopoz sonrası meme, prostat, kalın barsak kanseri ihtimalini arttırdığına dair veriler mevcuttur.

Kanserin ortaya çıkmasından sorumlu üçüncü önemli neden ise giderek artan çevre kirliliğidir. Çevre kirliliği sadece hava kirliliğinden ibaret değildir. İçme ve kullanma sularının, toprakların, dolayısıyla yiyeceklerin kirliliği de bu kapsam içerisine girmektedir. İnsanoğlu toprağı kazıp pek çok madeni yeryüzüne çıkarmakta, ne var ki aslında yeryüzünde bulunmaması gereken bu madenlerin atıklarını zararsızlaştırmada aynı duyarlılığı göstermemektedir. Her gün kullanılıp çöpe atılan “piller” bunun en basit örnekleridir. Çevre kirliliğinin kanser oluşumuna katkısı ozon tabakasının incelmesi ve mesleki faktörleri de işin içine kattığımızda %10′u bulmaktadır. Stratosferik ozonun azalması ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerini artırmıştır ve ultraviyolenin cilt kanserine neden olucu etkisi kesindir.

Yaş ilerledikçe kanser riski artmaktadır. Kadınlarda meme ve üreme organlarına ait kanserler; erkeklerde prostat ve akciğer kanserleri ileri yaşlarda daha çok görülmektedir.

Kansere yakalanma olasılığı yukarıda anlattığımız etkenlerle karşılaşma yoğunluğu ve süresi ölçüsünde artmaktadır. Bu nedenle yaş ne kadar ileriyse o kadar sık ve düzenli doktor kontrolünden geçerek hastalığın henüz başlangıcında yakalanması mümkündür. Yeterince erken tanı konulduğunda kanser tamamen tedavi edilebilecek bir hastalıktır.

0 yorum: