Sinirsel Rahatsızlıklar
İyileştirilmesinin özellikle sabır ve zaman istediği sinirsel rahatsızlıkların günümüz yaşam biçimi ile ne kadar alakalı olduğunu biliyoruz. Travma, beyin zarının doğuştan veya sonradan yırtılması gibi tıbbi müdahale gerektiren fiziki oluşumlar haricinde sonradan bir takım çevresel veya diğer şartlarla oluşmuş günümüz insanının baş sorunu olan stres, depresyon, nevroz gibi asabi halleri bilimsel kurallar doğrultusunda incelemeye çalışmalıyız. Çağımızın yaşam koşullarının getirdiğı birçok değışik negatif sebep olmasından ötürü tıbbın bile teşhis ve tedavide büyük zorluk çektiği asap bozukluklarında; birçok psikolojik ve psikomatik hastalığın sebebi olarak dengesiz beslenme ve toksin birikimi eIe alınmaktadır. Bilinçli bir insanın vücuduna en iyi bakma yolu öncelikle neleri, nasıl yemesi gerektiğinden geçer. Dünyaya hakim olan çağdaş, rafine (işlem görmüş) beslenme bırakılıp doğal gıdalarla beslenmeye geçmek birçok hastalıkta olduğu gibi sinirsel rahatsızlıklarda da en önemli etkendir. Rafine gıdalardan doğal gıdalara geçilmesiyle vücut zamanla hem kuvvetlenecek hem de toksinlerden kurtulacaktır. O halde önce kısaca rafine gıdalar ve onun yerini alması gereken doğal alternatiflerini gördükten sonra vücudu toksinlerden kurtarıp sinirsel rahatsızlıkları iyileştirecek bir takım yolları göstereceğiz. Piyasada bulunan kepeğinden ayrılarak beyaz unla yapılan her gıda vücudu yoran ve kimyasal maddelerle dolduran niteliğe sahip olduğu için, (ekmek, simit, makarna, börek, kek vb.) alternatifi buğdayı doğal haliyle öğütüp elde edilen unla yapılan ekmeği ya da bulgur veya haşlanmış kepekli buğday yemektir.
En uzun yaşayan insan ünvanındaki Zaro Ağa da (1774-1934) hayatı boyunca en çok bulgur ve yoğurt yemiştir.Aynı şekilde beyaz pirincin kepeği alınınca neredeyse bütün besIeyici değerini yitirir ve vücudu yorup pekliğe yolaçan bir madde haline dönüşür.Çözüm birtakım sağlıklı gıda dükkanlarından kepekli pirinci alıp yemektir. Bu konuya tahılların kepekli olarak yenilmesinin de bilimsel kaynaklarda adeta mecburi olarak gösterildiğini söyleyerek nokta koymalıyız. Her türlü gazoz, renkli koIalar, içecek, çay, kahve ve sigara sinir hastalığının baş sebebidir. İçerdiği çeşitli kimyasal katkılar, gıda boyaları vb. maddelerle birçok hastalığa yol açan bu tahripkar maddeIer derhal bırakılmalıdır. Özellikle sigarayı bırakmayan bir insanın sinirsel rahatsızlıklardan kurtulması imkansızdır. Dumanın içerdiği 4000 çeşit zararlı madde ve bilinen en şiddetli tehlikelerden olan nikotinin beyin ve sinirIer için en öldürücü alışkanlık olduğu bilimde yıllar önce ispatlanmıştır. Devamlı bir zehirlenmeye yol açan sigara nikotini spazmatik etkisiyle hem vücudu sürekli gergin tutar hem de alınan ilaçların etkisini yok eder. Su, maden suyu, şifalı bitki çayları ise normalin çok üzerinde mangan gibi toksik bir madde içerdiği için, ortaya çıkardığı fizyokimyasal semptomların başında beyin fonksiyonlarında bozukluklar, hatta mangan deliliği denen bir rahatsızlığa yol açan çayın yerini almalıdır. Aynı zehirlenmenin kahve iIe olacağı da tereddütsüzdür. Piyasada satılan sirke, salça, hazır çorba, puding gibi kimyasal maddeler içeren gıdalar vücuda girdiğinde ise akyuvarlar bir mikrop saldırısında olduğu gibi artmaktadır. Vücudu besleme yerine zarar veren bu maddeler ise sinir hastalıklarının diğer bir sebebi olup alternatifleri doğal sirke, salçalar, çorbalar ve meyvelerdir. Beyaz şeker ve türevleri ise beyaz tuz gibi hem granüle edilirken hem de beyazlatılırken çeşitli kimyasal işlemlerden geçerek toksik hale gelirler. Beyaz tuza alternatif doğal tuzdur. Şeker ise her tür gıdada bakliyat, meyve ve sebzede glikoz, fruktoz, sakkoroz gibi en doğal halleriyle zaten mevcuttur. Beyaz şeker ve türevleri olan reçel, çikolota, dondurma, lokum, pişmaniye v.b gıdalar vücutta kalsiyumu çalan, çabuk ekşidiği için sindirim sistemini bozan ölü gıdalardır. Aynı şekilde tereyağ, margarin ve rafine sıvı yağlar da çeşitli kimyasal ve toksik maddeler içerdikleri için alternatifleri doğal sızma yağlar veya zeytin, ceviz, susam, fındık gibi yağlı gıdalardır. Son olarak ise, tıbbi kurallarca üzerinde durulan bir konu olan et ve hayvani gıdaların (vücutta üre, asitürik, amonyak gibi toksik maddeler bıraktığı için) yerine protein ihtiyacımızı başta soya olmak üzere bitkisel kaynaklardan tüketme lüzumiyetidir. Rafine gıdalardan doğal gıdalara geçilmesi ve hayvani gıdaların azaltılmasıyla zaman içinde hem kuvvetlenilecek hem de toksinlerden kurtulunacaktır. Bu ise psikolojik hastalıkların tedavisinde tıbbi kontrolûn yanında çok güçlü bir adımdır. Ayrıca vücutta toksin birikimini engelleyici ve attırıcı olarak bilinen birtakım yollar da şunlardır:
(1) Tuz banyosu: 15 günde bir, bir küvet sıcak suyla doldurulup içine 1 kg. doğaI tuz atılarak 15-20 dakika banyo yapılacak (sıcak su kendisine zararlı olmayan kişilere),
(2) Terleme: Ter gözeneklerinden çıkarken vücuttaki zehirli maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Bu iş 15 günde bir sauna, hamam veya spor gibi yöntemlerle sağlanabilir. Işleyen demirin pas tutmayacağını aklımızdan çıkarmayalım
(3) Ayda üç gün oruç ya da sadece su ve meyve ile perhiz yapılıp mide, karaciğer ve bağırsaklardaki toksinler arıtılacak. Avrupa ülkeleri orucun ehemmiyetini fark ederek tüm hastalıkların sadece oruçla tedavi edildiği oruç klinikleri kurmuşlardır. Alman doktor Otto Buchinger (1882-1970) "Oruçlunun hissettiği açlık tedavi safhasının ta kendisidir." demiştir.
(4) Çürük dişlerden kurtularak. Dişlerin çürümesi ise her yemekten sonra veya günde 2-3 kere sade fırça (veya Misvak) ve su ile diş aralarındaki gıda artıklarından kurtulmak vasıtasıyla engellenir. "Eğer müminlere meşakkat vereceğini bilmiş olmasaydım onların her namaz sırasında misvak kullanmalarını emrederdim" hadisini unutmamalıyız.
(5) Kirli hava, kapalı ortamlardan kaçınılacak, haftada 1-2 kere ormanlık ve deniz kıyısı yerlerde bol oksijen alınacak.
(6) Antitoksik olarak bilinen şu baharat, sebze, ve meyveler sıksık kullanılacak ısırgan, tere, sarmısak, soğan, karanfil, tarçın, elma, karabiber, çilek, kiraz çöpü, nane, kekik, limon, papatya, yuIaf, zahter.
(7) Gürültülü ve stresli tartışmalardan uzak kalınacak.
(8) Su sesi (dalga, ırmak, şadırvan), kuş sesi, tilavet dinlenecek. Hastalar doğal sesleri dinlerken, vücutlarınde gevşeme ve rahatlık duyarlar. İşte o zaman salgı bezleri daha bol salgı salar ve hastanın yarasının daha çabuk iyileşmesine sebep olur.
(9) Gıdalar az ve sık yenerek sindirim sistemine yardımcı olunacak. "Hastalıkların başı çok yemek, tedavinin başı perhizdir." hadisini hepimiz biliriz.
(10) Uyku düzenli olacak günde yarım ila bir saat öğle uykusu uyunacak. Bilimsel olarak yarım saat öğle uykusunun iki saat gece uykusuna denk olduğu söylenmektedir. Yine araştırmacılarca ispatlanmıştır ki sağlıklı, uzun ömürlü insanlar öğle uykusunu ihmal etmemektedirler çünkü bu uyku esnasında vücut ihtiyacı olan hücre yapısını gerçekleştirmekte bu da vücudu dinç tutmaktadır.
(11) Bilimce tavsiye edilen ılık duşlar ve banyolar.
(12) Kan aldırma ise kirli kanı temizleyerek vücudu toksinlerden kurtarıcı olması onu verimli bir tedavi yöntemi haline getirir.
(13) Avrupa’da "Purgative Day” veya “Colonic Irrigation” adı altında uygulanan sinameke gibi bir yumuşatıcı ile üç ayda bir bağırsaklarda biriken tüm pis kalıntıları ve toksin maddeleri atmaya yarayan bilinçli ishal olma da vücudu zindeleştiren bir yöntemdir. Yalnız çok sık yapılması bağırsakları dejenere eder.
(14) Özellikle kışları ortaya çıkan depresif durumlar ise vücudun mineral dengesinin mevsimsel sebeplerle değişmesi ile ilgilidir. Magnezyum ve kalsiyum içeren havuç, lahana, şalgam, kereviz, greyfurt, portakal gibi kış meyve ve sebzeleri ise bu ihtiyaç çerçevesinde belirlenmiş en etkin ilaçlardır.
25 Aralık 2007 Salı
Sinirsel Rahatsızlıklar
Gönderen admin zaman: 15:22
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder