Kanser’den Korunma ve Kemoprevensiyon
Kanserden korunma mümkün müdür?
Bazı kişiler kanser olurken diğerleri olmuyor. Bunun sebeplerini doktorlar genellikle açıklıyamıyorlar. Bilim adamları kanser tanısı alan insanların genel özellikleri toparlanarak kanser olma ihtimalini arttıran sebeplerin neler olduğu araştırmışlardır. Bilindiği gibi herhangi bir hastalığa yakalanma ihtimalini arttıran faktörlere risk faktörleri, bu olasılığı azaltan faktörlere de koruyucu faktörler denilmektedir. Bazı risk faktörlerinden uzak durulabilirken (sigara içmeyi bırakmak, düzenli beslenmek gibi), bazı risk faktörlerini değiştiremeyiz (doğuştan genlerimizle ailemizden getirdiğimiz özellikler, v.b.). Kanserden korunma bazı risk faktörlerinden kaçınma ve kanser olma ihtimalini azaltan koruyucu faktörleri arttırma ile yapılabilir. Kanserle ilişkili olduğu bilinen madde ve alışkanlığın kanser tanısı konmadan doğrudan önlenmesine birincil korunma, kanser öncesi görülen (premalin) özellikleri içeren hastalarda bunların kansere dönüşmesini önlemek için yapılanlara ikincil korunma denir. Kanser tanısı alan ve tedavisi yapıldıktan sonra bu hastalığın geri gelmemesi için kansere neden olduğu bilinen durumun ortadan kaldırılması veya bazı önleyici ilaçlar alınması ise üçüncül korunmayı oluşturur. En basit örneğiyle sağlıklı bir insanın sigaraya başlamanın engellenmesi veya kullanıyorsa bırakması birincil korunma, ağız içinde çok erken dönemde kansere dönebilecek bulgular olan hastaların sigarayı bırakması ikincil korunmadır. Akciğer kanserine yakalanıp tedavi edilen hastanın ağız içinden başlayarak tüm solunum yollarında, akciğerlerinde ve diğer bölgelerde oluşabilecek yeni bir kanser odağını önlemek amacıyla sigarayı bırakması ise üçüncül korunmadır. İlaç ve vitamin gibi maddeler kullanılarak bu maddelerin çevresel risk faktörlerinin hücrelerde meydana getirdikleri değişiklikleri ve dolayısıyla kanseri önlemelerine de kemoprevensiyon denmektedir. Kemoprevansiyonun temel amacı doğal ya da sentetik maddeler kullanarak kanseri oluşturan biyolojik süreçleri geri çevirmektir. Bu nedenle kanser öncülü ya da başlangıç aşamasındaki hastalığın geri çevrilmesi, yüksek risk altındaki kişilerde hastalığın önlenmesi ve belli tümörlerin sıklığının azaltılması hedeflenir. Böylelikle riskin büyük olduğu toplumlarda bir halk sağlığı girişimi olarak da kabul edilir. Bir maddenin bir kanser türünü engellediğini söyleyebilmek için çok sayıda kişi tarafından yıllar boyunca düzenli olarak kullanılmış olması gerekir.
Kemoprevensiyonda neler kullanılmaktadır?
A. Meme kanseri:
Seçici Östrojen Reseptör Modulatörleri (SERM’ler):
Bu ilaçlar bazı dokularda (kemik, v.b.) östrojen hormonu gibi davranırken, bazı dokularda ise (meme dokusu gibi) östrojenin etkisini engellerler. Tamoksifen böyle bir ilaçtır. Fakat meme dokusundaki etkilerinin yanısıra tamoksifenin rahim kanseri riskini arttırır, inme, toplar damar ve akciğerlerde damar tıkanıklığı yapıcı yan etkileri vardır. Meme kanseri olma riski yüksek olan kadınlarda yapılan çalışmalarda tamoksifenin bu riski azalttığı gösterilmiştir. Bu nedenlememe kanserine yakalanme riski yüksek olan sağlıklı kadınkarın tamoksifen kullanımı hakkında doktorlarına danışmaları, ilacın fayda ve yan etkilerini dikkatle tartışmaları uygun olacaktır. Başka bir SERM ilacı olan raloksifen de menopozdaki kadınlarda kemik erimesini engellemek amacıyla kullanıldığı çalışmada bu ilacı kullanan hastalarda meme kanseri sıklığının da azaldığı görülmüştür. Bu gözlem üzerine yüksek riskli menopoza girmiş olan sağlıklı kadınlarda meme kanseri riski üzerine etkisini araştırılmaya başlanmıştır ve halen bunlar devam etmektedir.
Hormonlar:
Kadınlarda yumurtalıklar tarafından yapılan östrojen hormonu meme kanseri riskini arttırmaktadır. Östrojenin ortamdan kaldırılması tümörün büyümesini azaltmaktadır. Hem östrojen, hem de progesteron içeren hormon tedavilerinin kullanılması bu ilaçları almayan hastalara nazaran meme kanseri görülme riskini arttırmaktadır. Bu tedavileri kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız, mammografi gibi meme kanserini erken saptamak amacıyla kullandığımız tarama testlerinizi yaptırmanız ve sonuçların tamamen normal olduğunu gördükten sonra ilaçları kullanmanız gereklidir. Hormon tedavisinin size getireceği faydalar ve zararlar doktorunuzla tartışılarak bir karara varılmalıdır. İlk adetin daha geç yaşta başlaması, erken yaşta menopoza girmek ve doğum yapmak da meme kanseri riskini azaltmaktadır. İlk çocuğunuzu 20 yaşından erken doğurursanız bu riskinizi daha da azaltacaktır. Fakat hiç doğum yapmamak veya ilk doğumunu 35 yaşından sonra yapmak meme kanseri riskini arttıracaktır.
Radyasyon:
Özellikle çok genç yaşlarda sık akciğer röntgeni çektirmek, çocukluk çağında Hodgkin lenfoma (lenf kanseri) gibi hastalıklar nedeniyle ışın tedavisi yapılan kişilerde ileriki yaşlarda meme kanseri daha sık görülmektedir.
Diyet ve yaşam standartları:
Fazla yağlı gıdalarla beslenme, alkol kullanımı, menopoz sonrası kilo almak meme kanseri riskini arttırmaktadır. Bebekleri emzirme, genç yaşlardan itibaren düzenli egzersiz yapmak ve bazı vitaminler meme kanserinden korunmada faydası olabilir. Çok yüksek riski olan (ailede çok sayıda genç yaşta meme kanseri hastası görülmesi gibi) kişilerde her iki memenin de ameliyatla alınması meme kanseri riskini azaltmaktadır, ama böyle bir girişim bu işin uzmanlarına danışıldıktan ve bireyle ayrıntılı olarak tüm olasılıklar tartışıldıktan sonra yapılmalıdır. Bazı genlerin meme kanseri riskini arttırdığı bilinmektedir. Bu genlerle ilgili daha ayrıntılı çalışmalar devam etmektedir.
B. Rahim ağızı (Serviks) Kanseri:
Serviks kanseri çok yavaş ilerleyen ve düzenli kadın doğum kontrolleri yapılan hastalarda Pap testiyle tanı konulan bir kanserdir. Bu kansere yakalanma riskini arttıran faktörlerden çoğu önlenebilir faktörlerdir. HPV infeksiyonu: Human papilloma virus (HPV) cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. HPV’nin çok sayıda çeşidi vardır ve bunlardan başlıca 4 tanesinin kansere yol açtığı görülmektedir. Bu hastalığa karşı geliştirilen aşı tedavisinin faydalı olduğu ilk çalışmalarda görülmüştür. Bu aşıların ne kadar süreyle koruduğu tam olarak bilinmemektedir ve çalışmalar sürmektedir.
Cinsel ilişki öyküsü:
Çok genç yaşlarda cinsel ilişki yaşamak, çok sayıda kişiyle ilişkiye girmek ve ilişki sırasında preservatif kullanmamak diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi HPV’e yakalanma riskini ve serviks kanseri riskini de arttıracaktır.
Doğumlar:
Yedi veya daha fazla doğum yapmak ve uzun süreli (5 yıl veya daha fazla) doğum kontrol hapı kullanmak riski arttırır. Düzenli kadın doğum muayenelerinin ve Pap testlerinin yapılması çok erken değişikliklerin vaktinde farkedilmesini ve bunların kansere dönüşmeden tedavinin yapılmasını sağlar.
Sigara kullanımı serviks kanseri riskini arttırır. Bazı çalışmalarda bazı mikrobesinlerin (vitaminler ve mineraller) faydalı olduğunu söylemelerine karşın bu ispat edilememiştir.
C. Kalın Barsak (kolon ve rektum) Kanseri:
Diyet ve yaşam standartları:
Fazla yağlı (özellikle doymuş yağlardan zengin), yüksek proteinli ve kalorili diyetle beslenen, fazla miktarda et tüketen (hem kırmızı hem de beyaz), alkol alan, yetersiz kalsiyum, D vitamini ve folattan alan kişilerde kalın barsak kanseri riski artmıştır. Kanser olduktan sonra az yağlı, yüksek lif içerikli, sebze ve meyveden zengin beslenmenin 3-4 yıl içinde kanserin tekrarlama riskini azaltmadığı bir çalışmada gösterilmiştir. Az hareket ve sigara kullanımı da kalın barsak kanseri riskini arttırabilir.
İlaçlar:
Bazı çalışmalarda steroid olmayan anti-inflamatuvar ilaçların ve menopoz sonrası kadınlarda östrojen kullanımının riski azaltabileceği gösterilmiştir.
Barsaktaki poliplerin bazıları zaman içinde kansere dönüşebişdiği için olan poliplerin alınması uygundur.
Ç. Rahim (endometriyum) Kanseri:
İlaçlar:
Menopoz sonrası kadınların şikayetlerini azaltmak amacıyla sadece östrojen hormonu alması ve meme kanseri tanısı sonrasında tedavi amaçlı veya yüksek riskli kişilerde korunma amaçlı tamoksifen kullanımı endometriyum kanser riskini arttırır. Doğum kontrol hapı kullanmak ise riski azaltır. Erken yaşda adet görmeye başlamak ve geç yaşda menopoza girmek de riski arttırmaktadır. Hamilelik ve anne sütü vermenin koruyucu rolü vardır. Obez (şişman) kişilerde endometriyum kanseri riski yüksektir. Düzenli egzersiz yapan ve sebze meyve ağırlıklı beslenen kişilerde riskin azalabileceği ileri sürülmüştür.
Herediter non-poliposis koli (genetik geçişi olan bir hastalık) ve polikistik over sendromu (yumurtalıklardan hormon salınımı düzensizliği olan bir hastalık) olan hastalarda risk artmıştır.
D. Yemek Borusu (Özofagus) Kanseri:
Sigara ve alkol çok önemli risk faktörleridir. Yeşil ve sarı renkli sebze ve meyve içeren beslenme riski azaltacaktır. Aspirin gibi ağrı kesici (steroid olmayan anti-inflamatuvarlar) bazı ilaçların düzenli kullanımı da riski azaltır.
Helicobacter Pylori infeksiyonu özellikle mide duvarındaki hücrelerde zedelenme yaparak ülserler yapabilir. Bu hem mide kanseri, hem mide lenfoması, hemde özofagus kanserlerinde riski arttırabilir.
Reflu hastalığı (mide içeriğinin yemek borusundan geri gelmesi) zaman içinde özofagus yüzeyini zedeleyerek Barret özofagusu denilen duruma yol açar. Burada midede bulunması gereken hücreler yemek borusunda görülmeye başlar. Bu durum tedavi edilmezse yıllar içinde bu bölgelerde kanser görülür.
E. Mide (gastrik) Kanseri:
Fazla tuzlu beslenme mide kanserini arttırırkek, bol taze sebze meyve ve beta-karoten ve vitamin C içeren beslenme riski azaltır. Helicobacter Pylori infeksiyonu özellikle mide duvarındaki hücrelerde zedelenme yaparak ülserler yapabilir. Mide kanseri ve mide lenfoması riski bu hastalarda artmıştır. Böyle bir durum veya Barret özofagusu olan hastalar tedavi edilmelidir.
F. Karaciğer (hepatoselüler) Kanseri:
Hepatit B, hepatit C, alkol kullanımı, aflatoksinler (sağlıksız koşullarda saklanan tahıllar, fındık fıstıklarda oluşan bir çeşit toksin) ve diğer faktörlerin yol açtığı siroz hastalığı karaciğerin kendinden çıkan kanserinin görülme olasılığını arttırır. Alkol kullanımının sınırlandırılması, hepatit B’e karşı aşılanma ile risk azaltılmaktadır.
G. Akciğer Kanseri:
Sigara ve tütün içerikleri akciğer kanserlerinin başlıca sebebidir. Sigarayı bırakmak, içilen ortanlardan kaçınmak riski azaltmak için gereklidir. Bunun dışında asbest ve radonla karşılaşmak da riski arttırmaktadır.
Kemoprevensiyon amaçlı çeşitli maddelar ve vitaminler kullanılmıştır. Şimdiye kadar akciğer kanser riskini azaltan bir ilaç bulunmnamamıştır. Bu konudaki çalışmalar devam etmektedir. Özellikle beta-karoten kullanan ve aynı zamanda sigara içmeye devam eden hastalarda akciğer kanserine yakalanma riski artmıştır. Çalışmalar sonuçlanmadan mikrobesinlerin bu amaçlı kullanılmaması gereklidir.
H. Ağız İçi (oral) Kanserler:
Sigara ve alkol kullanımı ağız içi kanser riskini belirgin olarak arttırmaktadır. Riski azaltmak için igara içilmemeli ve alkol alınmamalıdır. Kemoprevensiyon amaçlı çeşitli mikrobesinlerle yapılan çalışmalar devam etmektedir. Bunlar sonuçlanana kadar beklenmelidir.
I. Yumurtalık (over) Kanseri:
Yaşlandıkça over kanseri riski artmaktadır. Düzenli kadın doğum kontrollerinin ve tarama testlerinin yapılması bu kanserleri erken dönemde saptayamayabilir.
Doğum kontrol hapı kullanmak over kanseri riskini azaltabilir. Doğum yapanlar ve emziren kadınlarda da risk daha azdır. Tüplerini bağlatan veya rahmi alınan hastalarda da over kanseri daha nadir görülmüştür. Menopoz sonrası kadınların hormon ilaçları kullanması ve çocuğu olmayan kişilerde yumurtlamayı arttıran ilaçların kullanımı da over kanser riskini arttırmaktadır.
Ailesinde birinci derece akrabalarında (anne, kızkardeş) over kanseri olanlarda risk daha yüksektir. Ailesinde çok sayıda over kanseri hastası olan kişilerde riski azaltmak amacıyla uzmanlarla dikkatle tartışıldıktan sonra her iki yumurtalık ameliyatla alınabilir.
Obezite over kanserinde önemli bir risk faktörüdür. Bu kişilerin normal kiloya inmeleri ve bunu korumaları gereklidir.
İ. Prostat Kanseri:
Yaşla birlikte prostat kanseri görülme sıklığı artar. Bu riski azaltmak amacıyla kemoprevensiyon çalışmaları devam etmektedir. Daha önce yapılan çalışmalarda diflorometilornitin (DFMO), isoflavinoidlerin, selenyum, D ve E vitamimleri, ve likopen (domatez içeriği) gibi çeşitli ajanların riski azaltmada faydaları olabileceği bildirildi. Finasteride gibi erkeklik hormonunu azaltarak etki eden bazı ilaçlar da bu çalışmalarda denenmektedir.
Düşük yağ içerikli, taze sebze meyveden zengin beslenmenin prostat kanseri riskini azaltmaktadır.
J. Cilt Kanseri:
Cilt kanserleri özellikle ultraviyole ışınları nedeniyle olmaktadır. Cilt kanserinden korunmak için özellikle çocukluk çağında düzenli güneşten koruyucu krem kullanmak, güneş ışınlarının en tehlikeli olduğu saatlerde (11:00-15:00 arasında) güneşe çıkmamak, şapka, uzun kollu giyecekler giyerek güneşten korunmak gerekmektedir. Bu önlemlerin melanom türü cilt kanserlerinde ne kadar etkili olduğu tam olarak bilinmemektedir. Cildinizdeki benlere dikkat etmeli, herhangi bir büyüme, ciltten kabarıklık, renkte koyulaşma veya sınırlarında düzensizlik farkedildiğinde beklemeden uzman doktura başvurmak gereklidir.
UYARI:Bu sayfadaki metin sadece bilgilendirme içindir. Hiçbir zaman kendikendine tanı ve tedavi amacını taşımaz. Herhangibir sağlık probleminiz varsa mutlaka Doktorunuza danışmanız gereklidir.
19 Aralık 2007 Çarşamba
Kanser’den Korunma ve Kemoprevensiyon
Gönderen admin zaman: 02:28
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder