11 Şubat 2008 Pazartesi

Severken acıtıyoruz

Kurmak zor, yıkmak kolay… Bunu bilmemize rağmen, beraber olduğumuz kişiyi hiç düşünmeden kırabiliyoruz. Oysa mutluluğun, duygusal tatminin ve hayatta başarılı olmanın anahtarı onun elinde…

Hiç fal baktırır mısınız? Ya da dilek tutar mısınız? Evet mi? Peki, neden? Herhalde; “Uzun yaşayayım,” ya da “Sağlıklı olayım,” diye değildir. Dile getirilen temenniler bunlar tabii ki… Ama kalbimizin derinliklerinde, tüm dileklerimizin temasını “aşk” oluşturur. Hayatımızda biri yoksa, fal baktırır, uzun yollardan gelecek sevgiliyi gözleriz. Çok aşık olduğumuz bir sevgilimiz varsa, ilişkimizin ömür boyu böylesine mutlu sürmesi için adaklar adarız.

Aşk, ilişki, beraberlik… Bunlar güven bulduğumuz, sıcaklığı, duygu yoğunluğunu, tabii ki seksi de tattığımız alanlar.

Aşk, bizi besliyor. Aşık olduğumuzda, sevdiğimizde, sevildiğimizde, hiçbir güç bizi yıkamıyor. Hayata, zorluklara göğüs gerebiliyoruz. Evde bizi bekleyen bir sevdiğimiz varsa, acımasız hayata ve onun dayatmalarına yenilmiyoruz.

Mutlu aşk yoktur!
Ancak aşk, hep mutluluk getirmiyor. Bunun bilincindeyiz. Hatta en çok sevdiğimizde, en büyük acıları yaşıyoruz. “O hiç gitmesin,” diye ağlıyoruz. Kaybetmekten ölesiye korkuyoruz. Bu duygular içerisindeyken çoğu kez hırçınlaşıyoruz da. Güzel göründüğünde, ona bakanlar olduğunda, delice kıskanıyoruz. Onu kimseyle paylaşmak istemiyoruz. Bu nedenle bazen ona herkesten kötü de davranıyoruz.

Bu yıkıcı duygular arasında, günlük hayatımızı da sürdürmeye çalışıyoruz. İşe gidiyoruz, hayatla baş etmeye çalışıyoruz. Ancak ne yazık ki, günlük hayatın stresi, istemediğimiz hâlde aşkın ferini alıyor zamanla. Şaşırıp kalıyoruz…

Seyretmeye kıyamadığımız, öpmeye doyamadığımız sevgilimizi kırarken buluyoruz kendimizi. Hem de sık sık. Zamanla o da dayanamıyor ve kavgalar başlıyor. Nedenli, nedensiz kavgalar bazen büyüyor, aşkı ve ilişkiyi bitiriyor.

“Artık savaşan iki düşman gibiyiz. Nereden nereye,” diyoruz; “bu kadarmış.”

Ayrılmaya karar veriyoruz. Bu kadar kolay mı? Fevri davranmıyor muyuz?

En büyük sorun, iletişim eksikiliği
Ayrılıkların birçoğu basit nedenler yüzünden gerçekleşiyor. İleşitim sorunu da ayrılık nedenlerinden. Yanlış anlaşılmalar, içinden geçeni dile getirememek gibi dertler de yolları ayırıyor.

Uzmanlar, beraber yaşamanın çok zor olduğunu söylüyorlar. “İyi günde, kötü günde” balonu çabuk sönüyor. Yalnız olmak istediğimiz anları en sevdiğimizle bile paylaşmak istemiyoruz. İlişkiyi kurtarmanın tek yolu, iletişim. Küçük sorunların birleşip dağ gibi önünüze çıkmasını istemiyorsanız, önleminizi almalısınız.

Konuşun: Her şeyi konuşun, paylaşın. Sokakta gördüğünüz yaşlı teyzeyi, markette karşılaştığınız kaba tezgâhtarı… Dinlemez, dalga geçer diye düşünmeyin. Paylaşılanları artırmak, ilişkiyi beslemenin tek yolu.

Gülümseyin: Sadece ona değil. Çevrenizdeki herkese, hayata gülümseyerek bakmayı öğrenin. Gülümseyen birinin karşısında kimse surat asamaz; mimikler bulaşıcıdır.

Dokunun: Kaç yıllık evli olursanız olun, yaşınız kaç olursa olsun, sevdiğiniz kişiye dokunmaktan çekinmeyin. Eğer çekingenlik yaşıyorsanız, omuzuna dokunun, konuşurken kollarına dokunun. Zamanla geliştirip, ona sık sık sarılmayı bile öğrenebilirsiniz. Tabii öğretebilirsiniz de aynı zamanda…

Üslubunuza dikkat edin: İsteklerinizi ve eleştirilerinizi dile getirirken dikkat edin. Konuşmaya, “Bana su getir!” Sürekli aynı şeyi yapıyorsun!” “Hep hatırlatmam gerekiyor…” tarzında cümlelerle başlamayın. Bu, sinirlerin baştan gerilmesine yol açacaktır.

Sürprizler yapın: Ona küçük hediyeler alarak sevindirin. Aldığı keyfi sizin de tatmanız için o da size sürprizler yapmaya başlayacaktır.

Değişiklikleri gözleyin: Örneğin saçlarını yaptırdıysa iltifat edin. İşten asık suratlı döndüyse, bunu görmemezlikten gelmeyin.

Birbirinizi kabul edin: Partnerinize saygı gösterin; onu değiştirmeye kalkmayın.

Denge kurun: Sürekli bir kişinin dediği olursa, ilişki çıkmaza girer. Örneğin en basitinden, bir akşam sizin sevdiğiniz yeniyorsa, ertesi gün onun sevdiği yemeğin yenilmesine ya da zevk aldığı bir şey yapmaya özen gösterin.

0 yorum: