4 Şubat 2008 Pazartesi

İnternete 'bağlı' mısınız

İnternete 'bağlı' mısınız?
Modern çağın getirdiği yeni bir hastalık hızla yayılıyor: ''İnternet Bağımlılığı'' Bir düşünün, gününüzün kaç saati bilgisayar ve internet başında geçiriyor?

Hiç kuşkusuz internet, yaygın olarak kullanılan ve hayatımızı kolaylaştıran çok önemli bir bilgi kaynağı. Ancak başta sorduğumuz soruya yanıtınız, hayatınızın büyük kısmında bir şekilde internetle iç içe olduğunuz hatta size doyurucu gelen sosyal ilişkiler kurabildiğiniz tek alanın internet olduğu yönündeyse, siz bir "internet bağımlısı" olabilirsiniz

Aslında bu konu hala tam olarak açıklığa kavuşmuş değil. Çünkü internet bağımlılığı henüz psikiyatri literatüründe kabul edilmiş bir tanı değil. Ama batı ülkelerinde 1995`ten, Türkiye`de 1999`dan bu yana bir sorun alanı oluşturuyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde toplumsal bir sorun olma yönünde hızla ilerliyor. Bugün Çin`de bağımlılık ciddi boyutlara ulaşmış durumda ve sadece internet bağımlılığının yarattığı sorunları çözebilmek için yataklı tedavi klinikleri kurulmak zorunda kalınmış. Ancak internet bağımlılığı konusunda henüz net araştırma verileri bulunmadığı için yaygınlık konusunda farklı rakamlardan söz ediliyor. Kimler bağımlı?


Peki internet bağımlılığı nedir ve yoğun internet kullanıcılarının hepsi bağımlı mı?

Psikiyatrist Dr. M. Banu Büyükkal internet kullanımı ile bağımlılığın farklı kavramlar olduğunun altını çiziyor. Kullanıcıda, genel anlamda bir bağımlılıktan söz edebilmek için bazı kriterlerin bulunması gerekiyor. Belirleyici olan faktörlerin başında internete girilen saatten ziyade, internetin kişinin işlevlerini ne derece etkilediği, toplumsal ya da akademik yaşamını ne kadar sekteye uğrattığı veya insan ilişkilerinde ne kadar bozulma yarattığı geliyor. Dr. Büyükkal`ın verdiği bilgiye göre internet bağımlılığı, patolojik kumar, patolojik hırsızlık gibi; bağımlılık ile zorlantı arasında kalan "dürtü kontrol bozukluğu" olarak ifade edilebilen bir kategoride yer alıyor. İnternet bağımlılığı yaşayan kişilere bakıldığında gündelik yaşantılarındaki eksiklikleri bu şekilde kapatmaya çalıştıkları görülüyor. Dr. Büyükkal`ın belirttiğine göre, burada anahtar sözcük "zannediyor olmak." Kişi internet başındayken belli bir doyum aldığını zannetse de ihtiyacı olan doyum bu değil. Kişinin bu davranışları zamanla kendini tekrarlamaya götürüyor. Her seferinde bu kez gerçek doyuma ulaşacağını, tatmin olacağını zannediyor. Bu davranış şekli bir kısır döngü halinde devam edip gidiyor

Yoksunluk hissi yaratıyor

İnternet bağımlılığının henüz tanı olarak kabul edilmiş bir hastalık olmadığının altını çizen Dr. Banu Büyükkal, yine de giderek daha fazla insanın toplumsal, akademik ve aile yaşantısını etkilediği için mutlaka dikkat edilmesi gereken bir durum olduğuna dikkat çekiyor. Dr. Büyükkal, bir kişide internet bağımlılığı olup olmadığını anlayabilmek için dikkat edilen birkaç tanı kriteri olduğunu belirterek, bu kriterlerle ilgili şunları anlatıyor: "Tanıda diğer bağımlılıklara uyarlanan kriterlere bakılıyor. Bunların başında tolerans geliyor. Yani kişi her geçen gün daha fazla internet kullanmak istiyor. Örneğin günde bir saat internete girerken zaman içinde bir saat yetmez oluyor ve zorlantının doyurulması amacıyla daha fazla zaman geçirmek durumunda kalıyor. Zamanla doyumsuzluk artıyor, isteğin artarak devam ettiği görülüyor. Tıpkı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi." İnternetin bağımlılık olup olmadığı tartışılırken bakılan ikinci belirti, yoksunluk hissi oluyor. Dr. Banu Büyükkal, tolerans gelişmesi ve yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkmasının diğer tüm bağımlılıklarda da belirleyici olan işlevsel bozukluklara neden olduğuna işaret ederek, kişinin göstereceği davranış değişiklikleri hakkında şunları anlatıyor; "Örneğin internetin herhangi bir nedenle kesildiği durumda kişide sinirlilik, yerinde duramama, o sırada neler kaçırdığı ile ilgili bir takım saplantılı düşünceler ortaya çıkabiliyor. Kişinin düşlerine girebiliyor, hatta internet ortamında olmasa da hareketleri internet kullanımını taklit edebiliyor. Bu durum bir anlamda alkole aş ermek olarak tanımlanabilecek özlem davranışlarına benziyor. Zamanla öncelikler değişiyor. Üniversiteye hazırlanmak zorunda olan bir öğrenci, ders çalışmayı ikinci plana atabiliyor." Bağımlılık kriterleri arasında bir başka davranış ise, internete olan bağımlılığının farkına varıp, kısıtlamaya yönelme ve bir anlamda kendi kendini tedavi etmeye çalışma oluyor. Dr. Büyükkal, bunu sadece sosyal ve aile yaşamındaki etkilenmeyi fark eden bazı kişilerin uyguladığını, ancak onlarda da bağımlılık bir zorlantı haline geldiği için bu kişilerin genellikle kendi başlarına başarılı olamadıklarını anlatıyor. Dr. Büyükkal, artık internet bağımlılığından söz edilebilecek olan kişilerde gözlenen eksiklikler ve durumun ilişkilere yansımasının farklı şekillerde ortaya çıktığını belirterek, bağımlılığın gündelik hayat üzerine olan etkileri konusunda şunları anlatıyor; "Bazı kişilerde bağımlılık belli bir süre sonra öyle bir hal alıyor ki, kişi bilgisayar başından kalkıp yemek yemiyor, beslenmesinden geri kalıyor. Sosyal ilişkileri bozuluyor, evliliğinde problemler yaşamaya başlıyor. Bağımlılığı yaşayan ergenlik yaşındaki bir gençte ise anne ve babasıyla yaşadığı sorunların boyutları daha da artıyor. Çocuk bu kullanımı zaten kontrol edemiyor ve bunu bir zorlantı şeklinde yaşıyor. Ebeveynler, çocuğun okuldan ve derslerinden geri kalması ve asosyal olmasından dolayı çocuğu kontrol etmeye çalıştıklarında ise yaşadıkları problemler artıyor. Çünkü örneklerden görülüyor ki, kimi aileler telefon hattını kestiriyor, kimileri bilgisayarı, kimi internete girmeyi yasaklayarak bir şekilde kontrolü sağlamaya çalışıyor. Ama böylesine `bıçak gibi kesme` çabası özellikle ergenlerde olumlu sonuç vermiyor. Yaşanan sorunların büyümesine neden oluyor."

Neden tedavi ilişkisi

İnternet bağımlılığı olarak tanımlanabilecek bu sorunla ilgili olarak kişileri uzman desteği alma konusunda yakınları ve çoğunlukla da varsa eşleri ikna ediyor. Çünkü asıl sorunları ancak onlar dışarıdan gözlemleyebiliyor. İnternet bağımlılığının altında yatan psikolojik gerekçelerin aynı zamanda tedaviyi de şekillendiren nokta olduğunu söyleyen Dr. Banu Büyükkal, "Tek başına internet bağımlılığının tedavisi söz konusu değildir. Hemen her zaman, kişiyi bu bağımlılık ve davranışa yönlendiren altta yatan bir etken söz konusu olduğundan bunu bulmaya çalışıyoruz. Altta yatan nedenin bulunması bir anlamda tedavinin de seyrini belirliyor." Dr. Büyükkal, bu nedenle internet kullanımının ne zaman sağlıklı, ne zaman patolojik olduğunu tespit ederken, birden çok etkenin bir arada bulunduğu son derece karmaşık bir durum olduğunun hatırlanması gerektiğine işaret ediyor. "Türkiye`deki psikiyatrist ve klinik psikologlar bu kişilere gerekli desteği verebilecek durumdalar, yeter ki farkındalık artsın" diyen Dr. Büyükkal sözlerine şöyle devam ediyor; "Bugün internet bağımlılığını had safhada yaşayan ülkelerin başında Çin geliyor. Ülkede, bağımlılığın tedavisine ilişkin yoğun çalışmalar sürdürülüyor. Türkiye için bunun gerekli olduğunu sanmıyorum. Ancak özellikle ailelerin konuyu bilerek, uyanık olması gerekiyor. Çocuklarında bu alışkanlıkların arttığını gördüklerinde sınır koymalarında yarar var. Biz, tedavide altta yatan psikopatolojiyi anlamaya, kişinin neyin eksikliğini hissederek böyle bir davranış içine girdiğini tespit etmeye çalışıyoruz. Neden gerçek insan ilişkileri yerine sanal bir hayatı tercih ediyor? Bu nedenle çocuklarında, eşlerinde ya da arkadaşlarında bu durumu tespit eden ya da kuşkulananların, bu kişileri bir uzmana yönlendirip, profesyonel destek almalarını sağlamalılar."

Bağımlı mısınız?

İnternet bağımlısı olup olmadığınızı anlamak için birkaç soruyu net olarak yanıtlayarak ipucu elde edebilirsiniz. Bu sorulardan alınan yanıtlar internet bağımlılığı konusunda direkt bir tanı olmasından ziyade yol gösterici oluyor. Kesin tanı ancak bir uzman tarafından konabiliyor. Örneğin; İnternet başında kendinize koyduğunuz zaman sınırını ne kadar aşıyorsunuz, bilgisayar başında geçirilen zaman yüzünden ev işlerinin ne kadarını ve ne sıklıkla ihmal ediyorsunuz? İnternetteki heyecanı eşinizle geçireceğiniz zamana ne kadar tercih ediyorsunuz, gerçek hayattaki ilişkileriniz size daha mı sıkıcı geliyor? İnternet nedeniyle çocuklarınızın dersleri ne kadar aksıyor? Aileniz sizi internet başında geçirdiğiniz zamandan ötürü ne kadar sıklıkla uyarıyor?

0 yorum: