tavsiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tavsiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2008 Pazartesi

Yüz felci nedir

Yüz Felci Ne Demektir: Yüz hareketlerini (dudak, yanak, kaş,göz çevresi) yapmamızı yüz siniri (fasial sinir) aracılığı ile sağlarız. Beyinden gelen hareket emirlerini yüz siniri, yüz kaslarına ileterek istediğimiz hareketleri yapmamızı sağlar. Eğer beyindeki veya yüz sinirindeki bazı hastalıklar bu iletiyi engellerse yüz felci oluşur ve yüz hareketleri kısmen ya da tamamen ortadan kaybolur. Yüz felci tıbbi olarak fasial paralizi olarak ismlendirilir.

Yüz Siniri Nerededir: Beyin ile beyin sapı arasında yüz sinirini oluşturacak lifler karışık bir şekilde gelir. Bu bölüm daha çok Nöroloji ile ilgilidir. Beyin sapından sonra yüz siniri kıvrımlı biryol izler. İç kulak yolundan geçerek, orta kulağında çevresini dolaşır ve kulak arkasından doğru birkaç dal halinde yüz kaslarına ulaşır. Yüz kaslarına ulaşmadan önce kulak önündeki tükrük bezinin içinden geçer. İç kulak yolundan geçerken işitme siniri ile birlikte bulunur.

Yolu boyunca bazı dallar verir ve bu dallar çeşitli görevler yaparlar. Gözyaşı bezinin salgısını, çene altındaki tükrük bezlerinin salgısını ve dilin tat hücrelerinin görev yapmasını da yüz sinirinin dalları sağlar.

Yüz Felcinin Nedenleri Nelerdir: Yüz felci beyinle beyin sapı arasındaki veya beyin sapından yüz kaslarına kadar olan bölümdeki birçok hastalığa bağlı olarak gelişebilir. Beyin-beyin sapı arasındaki yüz felci nedenleri genellikle beyin kanamasına bağlıdır ve nöroloji bölümünde incelenirler. Bu nedenlerle oluşan yüz felcine merkezi yüz felci denir. Beyin sapından sonraki yüz siniri hastalıklarında oluşan yüz felcine ise periferik yüz felci denir. Periferik yüz felci yapabilecek bir çok sebep vardır:
-Bell Paralizisi: En sık görülen yüz felci nedenidir. Nedeni aslında kesin değildir. Yüz sinirinin iç kulak çevresindeki bir bölümünde iltihap oluştuğu düşünülmektedir. Soğuk ve rüzgara maruz kalmanın etkili olduğu bilinmektedir.Sinirin fonksiyonunun kaybolması dışında bir bulgu yoktur. Başka nörolojik bulgu olmamasıyla teşhis konur. Genellikle tam olarak iyileşir.
-Ramsay-Hunt Sendromu: Virüslerin neden olduğu bir hastalıktır. Bell paralizisindeki bulgulara ilave olarak ağrı ve dış kulak yolunda bazı lezyonlar vardır. Tam iyileşme oranı Bell paralizisine göre biraz daha azdır.
-Orta Kulak İltihapları: Çocuklarda akut orta kulak iltihabı büyüklerde de kronik orta kulak iltihabı çevresindeki kemiği eriterek ya da mevcut açıklıklardan ulaşarak yüz sinirine ulaşabilir ve yüz felci yapabilir.
-Sistemik Hastalıklar: Şeker hastalığı, hipertansiyon, nörit(sinir iltihabı), vitamin eksikliği gibi vücudun diğer bölgalerinide ilgilendiren hastalıklar.
-Tümöral Hastalıklar: Yüz sinirinin kendisinde veya yolu boyunca geçtiği bölgelerdeki tümörler de yüz felci yapabilirler. Bu sinirler iyi ya da kötü huylu olabilirler. Yüz siniri, kaslara gitmeden önce kulak önündeki tükrük bezinin içinden de geçtiği için, bu tükrük bezi tümörleri de yüz felci yapabilir.
-Travmalar: Kulak çevresine veya yüze gelen travmalar (darbeler) yüz sinirini hasara uğratarak yüz felci yapabilirler.
-Ameliyatlar: Kafa içinde, kulakta veya tükrük bezinde başka sebeplerle yapılan ameliyatlar sırasında yüz siniri yaralanabilir.

Ne Gibi Belirtiler Olur: Yüz sinirinin çalışmamasının en belirgin bulgusu yüz hareketlerinin azlması veya kaybolmasıdır. Kaş kaldırma, göz kapama, diş gösterme, gülme, yanak şişirme gibi hareketler bozulur. Bunun dışında gözyaşı azalması, tükrük salgısının azalması, tat duyusunun bozulması, gürültüye duyarlılık artışı gibi bulgularda bulunabilir. Yüz felcini yapan asıl sebebe göre ilave bulgular görülebilir.

Muayenede Ne Görülür: Muayenede ilk göze çarpan hastanın yüz hareketlerini yapamamasıdır. En sık yüz felci nedeni olan Bell paralizisinde başka bulgu yoktur. Ancak diğer sebeplerde ilave bulgular olabilir. Bunlar arasında dış kulak yolunda lezyonlar, orta kulak iltihabı bulguları, diğer nörolojik bulgular sayılabilir. Orta kulak iltihabı veya bir orta kulak tümörü yoksa kulak muayenesi normal görülür.

Ne Gibi Tetkikler Yapılır: En sık görülen Bell paralizisi için muayenede başka bir hastalıktan şüphelenilmiyorsa genellikle bir tetkik yapılmaz. Ancak tedavide verilen ilaçların yan etkisi olarak tansiyon ve şeker yükselmesi olabildiği için tansiyon ve açlık kan şekeri ölçümleri yapılabilir. genel olarak yapılabilecek tetkikler şunlardır:
-Açlık kan şekeri, tansiyon, kolesterol ölçümleri
-Kafa içinde veya tükrük bezi tümörlerinden şüpheleniliyorsa bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans
-İşitme testleri
-Gözyaşı miktarının test edilmesi (schirmer testi)
-EMG
-Elektrofizyolojik testler adı verilen ve sinir ileti hızını yada sinirin hastalanma yüzdesini göstermeye yarayan testler (Bu testler özellikle tedavi için ameliyat düşünülüyorsa uygulanır).

Teşhis Nasıl Konur: Yüz Felci teşhisi hastanın yüz hareketlerinin bozulduğunun görülmesi ile konur. Ancak önemli olan asıl sebebin ne olduğudur. Bunu araştırmak için şüphelenilen duruma uygun tetkikler yapılır ve bir hastalık bulunursa onun tedavisi yapılır. Eğer ilk muayene sırasında yüz felci dışında bir bulgu bulunmadıysa kan şekeri ve tansiyon ölçümleri yapılır ve Bell paralizisi olduğu düşünülerek tedaviye başlanır. İlaç tedavisi ile geçmeyen veye tekrar eden durumlarda özellikle bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans gibi tetkikler başta olmak üzere araştırmalar yapılabilir.

Nasıl Tedavi Edilir: Yüz felcinin tedaviside yine sebebe göre yapılır. Bell paralizisinde tedavi ilaç tedavisidir. Hastanın diğer hastalıkları izin verirse (tansiyon, şeker yüksekliği veya mide problemleri) kortikosteroidler ve B vitamini ilaçlar verilir. Buna ilave olarak mide için ilaçlar, göz kurumalarını önlemek için yapay gözyaşı veya antibiyotikli kremler verilir. Hastanın dikkat etmesi gereken durumlar olarak yüz kasları üzerine masaj yapılması, sıcak uygulamaları, yüz kaslarını hareket ettirmek için sakız çiğnenmesi sayılabilir. Ramsay-Hunt sendromunda ilave olarak virüslere karşı da ilaç verilir. Eğer yüz felcinin başka bir sebebi bulunursa bu hastalık ilaç ya da ameliyatla tedavi edilir. Bu tedaviler o hastalıkla ilgili bölümlerde anlatılmıştır. Örneğin iç kulak tümörleri veya kronik orta kulak iltihaplarına bağlı yüz felçleri ameliyat gerketiren hastalıklarken, akut orta kulak iltihabına bağlı yüz felci kulak zarını çizmek ve antibiyotik ile tedavi edilir.

Ameliyat Gerekli midir?: Yüz felcinin bazı sebepleri ameliyat gerektirir. Yukarıda da bahsedildiği gibi tümör (kafa içinde veya tükrük bezlerinde), kronik orta kulak iltihapları ameliyat gerektirir. Ancak genellikle ilaçla tedavi edilen Bell paralizisi gibi hastalıklarda bazen ameliyat gerektirir. Ne zaman ameliyat gerektiği kesinlik kazanmış bir konu değildir. Buna karar verirken ilaca ne derece yanıt alındığı, yüz felcinin derecesi, elektrofizyolojik testlerin sonuçları ve başlangıçtan beri geçen zaman dikkate alınarak karar verilir. Bu karar doktorunuz tarafından uygun şekilde alınacaktır.

Ne Gibi Ameliyatlar Yapılmaktadır: Yüz felci sebebine göre değişik ameliyatlar yapılmaktadır. İç kulak tümörlerinde kafa kemiklerini açarak ya da kulak arkasından girerek tümör çıkartılmaya çalışılır. Bazı iç kulak tümörlerinde henüz yüz felci gelişmemişse de ameliyat sonrası oluşabilir. Yüz sinirinden kaynaklanan bir tümör varsa tümörle beraber sinirin bir kısmıda çıkarılır. Geride kalan sinir kısmı onarılmaya çalışılır ancak bunu için bazen başka sinirleri yüz sinirleriyle birleştirmek gerekebilir. Kronik orta kulak iltihaplarına bağlı yüz felcinde orta kulaktaki iltihap temizlenir ve yüz sinirini saran kılıf açılarak iltihabın temizlenmesi sağlanır. Tükrük bezi tümörlerine bağlı yüz felcinde tükrük bezi ile beraber yine sinirin tümörle tutulan kısmıda çıkarılır. Bell paralizisi veya Ramsay-Hunt sendromundaki yüz felcinde ilaç tedavisinin sonucuna göre eğer ameliyat gerekirse genellikle yapılan işlem kulak arkasından girilerek sinire ulaşmak ve etrafındaki kılıfı açmaktır.
Yüz sinirinin ilaçla ya da ameliyatla tedavi edilemeyeceği görüldüğünde bazı yardımcı ameliyatlar yapılır. Bunlar arasında başka sinirlerle hareket eden kasların yüze transferi, başka sinirlerin yüz sinirine birleştirilmesi, göz kapaklarına altın ağırlık yerleştirilmesiile gözlerin kapanmasının sağlanması gibi ameliyatlar yapılabilir.

Fizik Tedavi Gerekli midir?: Yüz kaslarına fizik tedavi yöntemlerinin uygulanması yüz sinirine yeniden fonksiyon kazandıran yöntemler değildir. Ancak özellikle uzun süren yüz felçlerinde yüz kasları hareketsizlikten güçsüzleşirler ve daha sonra yüz siniri çalışsa bile yüzde asimetri ve güç kaybı olabilir. Bu nedenle hastanın kendi kendine uygulayabileceği masaj ve sakız çiğneme dışında fizik tedavi uygulanması önerilmektedir.

Botox uygulaması

Botox uygulaması alın ve göz kenarı kırışıklıkları tedavisinde bir devrim yaratmıştır. Üst dudak ve boyundaki kırışıklıkları ve koltuk altı terlemelerinin tedavisinde kullanılmaktadır.

Botox aslında konservelerde üreyen bir toksindir. Tıpta kullanımı oldukça eskidir. 20 senedir Nörolojide spastik felçlerin tedavisinde kullanılıyor. Son 5-6 senedir de estetik cerrahide kullanılmaktadır. Estetik cerrahide kullanılan botox nörolojide kullanılandan 10 defa daha fazla sulandırılmış ve saflaştırılmış bir şeklidir. 20 derecede dondurulmuş bir toz şeklinde saklanır. Kullanılacağı zaman 2cc serum ile sulandırılarak uygulanmaktadır. Sulandırıldıktan sonra 4 saat içinde kullanılması gerekmektedir, kullanılmamış ise atılmalıdır.

Uygulama: İnsülin iğnesi ile iki kaş arasına ve göz kenarlarındaki kaz ayaklarının içine toplam 1cc uygulanır. Uygulama bir dakika sürer ve ağrısızdır. Hemen normal hayata dönülür, fazla bir şişlik olmaz.

Dikkat edilecek hususlar: İşin uzmanı tarafından yapıldığında hiçbir sakıncası ve riski yoktur. İşin uzmanı olmayanlar tarafından yapıldığında kaş düşüklüğü ve asimetri olabilir. Üst dudak ve boyun uygulamaları, alın ve göz kenarları kadar etkili değildir. Çok dikkatli uygulanmalıdır.

Prostat büyümesi

Prostat sadece erkeklerde bulunan bir salgı bezidir.
Organizmanın ikincil sex organıdır. Vazifesi spermayı sulandırmaktır. Meninin seminal kese sıvısı ile birlikte %95 ini prostatik salgi oluşturur. Böylece ejekulatın miktarını çoğaltarak döllenmeyi kolaylaştırır. Prostatik dokuda yüksek konsantrasyonda çinko vardır. Prostat egenlik yaşına kadar faal değildir. Ergenlikte faaliyet göstermeye başlar .

Prostat erkeklerde dış idrar yolunun ilk kısmını çevreleyen bir organdır. Mesane tabanında yer alır. Prostat yaklaşık bir ceviz büyüklüğündedir. Ağırlığı 20-25 gramdır. Şekli bir koniye benzer.

PROSTAT BÜYÜMESİ

50 yaşının üzerindeki erkeklerin 1/3 ünde meydana gelir. Kötü huylu bir tümör değildir. Bu büyümenin hormonal etki ile meydana geldiği düşünülmektedir. Prostatın iyi huylu büyümesini kanser ile karıştırmamak lazımdır. Oluşum mekanızmaları değişik olup, biri meydana geldikten sonra diğeri onun devamı şeklinde olmaz. Fakat %15 oranında ikisi beraber bulunabilir.
Prostat büyüdükten sonra idrar dış kanalını tazyik ile sıkıştırıri hasta idrarını zorlukla yapar ve hatta zamanla idrarını yapamaz duruma gelir. Mesane içerisindeki idrarı boşaltamadığı için iç basıncı artar. İdrar kesesi kası aşırı büyür. İleriki safhalarda gevşer ve içerisinde daima bir miktar artık idrar bulur.
İdrar atılamadığı için böbreklerde önceleri şişme ve büyüme meydana gelir. Zamanla böbrek dokusu erir. Daha sonraki safhada böbrek dokusu ince bir kağıt haline gelerek balon gibi şişer. Fonksiyonunu kaybettiği için atması gereken zararlı maddeleri atamaz. Kanda ürenin yükselmesi ile böbrek yetmezliği oluşur.
Belirtiler:
Önceleri idrar çapı azalır ve idrar akımı yavaşlar. Ayakta veya oturarak idrar yaparken hasta ileriye doğru idrarını yapamaz. İdrar kesik kesik gelir. İdrar damlalar halinde akar. Tam boşalamama hissi oluşur. İdrar hemen gelmez ve bir süre beklenir. İdrar yapma yavaşladığı için idrar yapma süresi uzar. Sık sık idrara çıkılır. Normalde gece ya idrara çıkılmaz veya bir defa kalkılabilir. Prostat büyümesinde gece idrar kalkmaları olur. İdrarda kanama meydana gelebilir. İdrarın tam yapılmaması sonucu böbereklere kadar varan bir idrar durgunluğu vardır. Bu nedenle bele vuran ağrılar meydana gelir. Kanda üre yükselirse bulantı, kusma, uyku hali, kilo kaybı olur. İdrar kesesi çok şişecek olursa karın alt tarafında şişkin olarak ele gelir. Üzerine bastırılırsa idrar kaçırması olur.
Tanıda Ultrasonografi çok önemli bir tetkiktir. Bu tetkik prostatın büyüklüğünü ve artık idrarı göstermesi bakımından önemlidir. Ayrıca prostatın kanseri ile normal büyümesi arasındaki farkıda ortaya koyar.

Ayrıca Sistoskopik tetkikte yapılabilir. Sistoskopide idrar yolundan sokulan ışıklı bir aletle idrar kanalına ve mesane içerisine bakılır.

Tedavi
İlaç Tedavisi: Alfa bloker ilaçlar mesanenin boşalmasını kolaylaştırmak amacı ile kullanılmaktadır. Prostatın büyümesi veya küçülmesine etkisi yoktur. Ancak hastayı büyük oranda rahatlatır. Yan etkisi olarak tansiyon düşüklüğü, halsizlik, ağız kuruluğu yapmaktadırlar. Erkeklik hormonuna etki eden ilaçlarda prostatın küçülmesini sağlıyarak tedavide kullanılırlar.

Cerrahi tedavi En etkili tedavi şeklidir. Ameliyat 2 şekilde yapılır

1- Açık amaliyat: 60 gramdan büyük prostatlarda açık ameliyat düşünülür. Bunu yanında başka bir patolojide varsa açık amaliyat tercih edilmelidir. Açık ameliyatta kasık bölgesi kesilir ve mesane açılarak prostat parmakla sökülür. Prostatın büyüyen kısmı olduğu gibi çıkarılır.
2- Kapalı ameliyat: Işıklı düz bir borudan oluşan TUR aleti denilen bir alet ile yapılır. ( Resim ) İdrar dış deliğinden sokularak prostat dokusu ince dilimler halinde kesilir parçalar halinde dışarı alınır. Hastanın yatakta yatma süresi daha kısadır ve Ameliyat sonrası konfor daha iyidir.
Lazer ameliyatı: Lazer ile prostatın yakılması esasına dayanan bir metottur. Henüz standart tedaviler arasında yerini almamıştır.

Yüksek ateş

Ateşin hızla yükselmesi bilinç kaybına sebep olabilir. Bu durumlarda çocuğunuzu yere yatırın ve yanında kalın. Hemen doktor çağırın. Ailenizde ateşli havaleye yönelik bir eğilim varsa çocuğunuz hastalandığında ateşlenmemesi için elinizden geleni yapın. Bebeklerin hastalıklarını anlamak çok kolay değil. Derdini anlatamadıkları için sadece ağlarlar. Genelde huzursuz ve çok ağlayan bir bebekte de ağlama da ipucu olarak değerlendirilmeyebilir. Eğer bebeğin yeme, içme ve uyuma alışkanlıklarında dikkat çekici bir değişme varsa, o çocuğun hasta olduğu düşünülür.

Prostat kanseri

Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserdir. Erkeklerde akciğer kanserlerinden sonra 2 nci sırada ölüme neden olan kanserdir. 50 yaşın altında çok nadirdir. Genellikle 70 yaşından sonra görülür ve yaş ilerledikçe sıklığı artar.
Prostatta geliştikten sonra çevre dokulara yayılabilir. Bir diğer yayılma yolu kan yoluyladır. Kanserli hücreler bu yol ile kısa zamanda Akcigere ve kemiklere yayılır

Belirtiler:
Erken devrede belirti vermez. Belirtiler ancak idrar yolunu tıkadıktan sonra ortaya çıkar. İdrar şikayetleri vardır. Zor idrar yapma, sık idrara çıkma, gece idrara kalkma şikayetleri daima bulunur.

Tetkikler:
Prostat Spesifik Antijeni (PSA) adlı tetkik ile prostat kanseri teşhisi konmaya çalışılır. Bu tetkik hem teşhis koyucu hemde tedavinin seyri hakında bilgi verir.
Ultrason ve Bilgisayarlı Tomografi: Hem prostat kanserini gösterme hemde yayılma derecesini anlamada önemli tetkiklerdir. Düz ve ilaçlı rontgen filimleri kanserin kemiklere veya akcigerlere yayılıp yayılmadığını anlamak için çekilir. Prostat kanserinden şüphelenildiği zaman iğne ile prostattan parça alınıp patolojide incelenilir.

Tedavi:
Cerrahi Tedavi:Prostat dışına taşmamış kanserlerde yapılır. Prostat dokusu ve çevre dokuları ve organlar olduğu gibi çıkarılır.
Şua Tedavisi (Radyoterapi) Dışarıdan belirli derecelerde ışın verilir. Böylece kanser hücreleri öldürülmeye çalışılır.
Hormon Tedavisi: İleri devre prostat kanserlerinde uygulanılır.
Testislerin alınması: Erkeklik hormonu (Testesteron) un prostat kanseri oluşumunda direk etkisi vardır. Erkeklik hormonuda testislerden salğılandığı için amaliyatla testisler alınır. Böylece prostat kanserini alevlendiren erkeklik hormonu kaynağı kurutulmaya çalışılır
İlaç tedavisi: (Kemoterapi) Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar prostat kanserinde de kullanılır.

PROSTAT KANSERİ HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR

Prostat nasıl bir organdır, işlevleri nelerdir?
Prostat bezi erkek genital organlarından biri olup idrar kesesinin hemen altında, makatın önünde bulunur. İdrar kanalı prostat bezinin ortasından geçer. Testislerden salgılanan spermlerin olduğu sıvıyı boşaltan kanal prostatın içinden geçen idrar kanalına açılır. Prostatın salgısıda meninin bir bölümünü oluşturur. Prostat PSA adı verilen bir protein salgılar, bu protein meni ile birlikte atılır. Kandaki normal değeri 4ng/ml nin altıdır. Prostat hastalıkları PSA nın kandaki seviyesinin yükselmesine neden olurlar. Prostat kanserinde de bu artış daha fazla olur. Erkeklerde yaş arttıkça prostat bezi büyüyebilir ve idrar kanalını tıkayabilir. Bu durum idrar yapmada güçlük ile kendini gösterir. Bu hastalığa selim prostat büyümesi adı verilir. Bu aslında kanser olmamasına rağmen, prostat kanseri de aynı şikayetlere neden olabileceğinden kanser olmadığı gösterilmelidir.

Prostat kanseri nedir?
Prostat kanseri prostatı oluşturan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde, gerekmediği halde çoğalmasıdır. Dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türüdür.Yaşlı erkeklerin hastalığıdır.

Prostat kanseri için risk faktörleri nelerdir?
En güçlü risk faktörleri ileri yaş ve siyah ırktan olmaktır. Yaş arttıkça risk artar. Ailesinde, özellikle birinci derece akrabalarında prostat kanseri olanların prostat kanserine yakalanma oranı olmayanlara göre daha fazladır. Gerçek anlamda kalıtsal prostat kanseri çok nadirdir ve genellikle 55 yaşın altındaki erkeklerde görülür. Bazı çalışmalar diyetle alınan yağın prostat kanserine yakalanma riskini arttırdığını öne sürmüşlerse de bu henüz tam olarak kanıtlanmamıştır.

Prostat kanserinin belirtileri nelerdir?
Erken evredeki prostat kanseri belirti vermeyebilir. Aşağıda sayılan şikayetlerden herhangi biri olduğunda mutlaka bir doktora başvurulması gereklidir.

*Sık idrara çıkma (özellikle geceleri)
*İdrar yaparken zorlanma
*İnce ve kesintili idrar yapma
*İdrar yaparken acı veya ağrı duyma
*İdrarda kan görme
*Sırt, kalça ve bel ağrısı

Erken teşhis mümkün müdür?
50 yaştan başlamak üzere her erkek her yıl bir doktora rektumdan (makattan) parmakla muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA baktırmalıdır. Bu şekilde henüz belirti vermemiş, hastada şikayete yol açmamış erken evredeki prostat kanseri yakalanabilmektedir. Eğer doktor muayenesinde şüpheli bir bulguya rastlar veya PSA değeri 4ng/ml’nin üzerinde olursa ileri tetkikler istenir.

Teşhis nasıl koyulur?
Yukarıda sayılan şikayetlerle başvuran hastaları doktor eldiven giyerek rektumdan parmağı ile muayene eder. Buna parmakla rektal muayene adı verilir. Bu muayene ile doktor rektumun hemen önünde bulunan prostat bezini hissederek büyüklüğü ve kıvamı hakkında bilgi sahibi olur. Ayrıca rektum içinden yapılan ultrason tetkiki (transrektal ultrasonografi) ile de prostat hakkında fikir elde edilebilir. Eğer doktor yaptığı muayene ve istediği tetkikleri (kandaki PSA ve transrektal ultrasonografi) şüpheli bulursa, prostattan iğne ile parça alarak (biyopsi) mikroskop altında incelenmesini isteyebilir. Bu işleme ince iğne aspirasyon biyopsisi denir. Anestezi gerektirmez. Bu işlemin yan etkisi olarak her 200 hastadan 1 tanesinde biyopsi sonrası prostat enfeksiyonu gelişebilir. İdrarda ve büyük tuvalette kan görülmesi işlemden sonraki 2-3 gün devam edebilir. İşlemden sonraki ilk 2-3 haftada meni kanlı gelebilir. Eğer biyopsi negatif gelirse bu hastalar 6 ila 12 ay aralarla muayene ve PSA testi ile izlenirler.
Eğer biyopside prostat kanseri teşhis edilirse, bir ürolog veya medikal onkolog pek çok faktörü göz önüne alarak tedavi planını belirler. Radyasyon onkologlarının da bu planlamada katkıları olabilir. Tedavi planlanmasında göz önünde bulundurulan en önemli unsurlar hastalığın ne kadar ilerlemiş olduğu yani evresi ve hastanın genel durumudur.

Hastalığın evreleri nelerdir?
Hastalık teşhis edildikten sonra, vücutta prostat dışında başka yerlere yayılıp yayılmadığını görmek için ek testler yapılır. Böylece hastalığın evresi belirlenmiş olur. Doktor bu amaçla bir akciğer grafisi, kemik sintigrafisi ve kan testleri isteyebilir.
Kanserin geliştiği organın dışına çıkıp başka bölgelere sıçramasına metastaz denir. Prostat kanseri komşuluk yolu ile meni kesesi (seminal vesicle), lenf dolaşımı ile lenf bezlerine ve kan dolaşımı ile kemiklere yayılabilir. En çok bel kemiklerine gider fakat kafa kemiklerine ve kaburga kemiklerine de sıçrayabilir. Daha nadir olarak karaciğer ve akciğerlere de yayılabilir.

Evre 1 hastalıkta, hastaların şikayeti olmaz ve kanser muayenede de saptanmaz. Tanı genellikle başka nedenlerle yapılan ameliyatlar sonrasında tesadüfen konur. Kanser hücreleri prostat dışına çıkmamışlardır.

Evre 2 hastalıkta, tanı genellikle ya kanda PSA seviyesi yükselmiş olduğu ya da makattan muayene sırasında prostat büyük olarak bulunduğu için yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile konur. Hastalık prostat bezi dışına çıkmamıştır.

Evre 3 hastalıkta, kanser hücreleri prostatı saran kapsülün dışına çıkıp prostatın yakın çevresindeki dokulara yayılmışlardır .

Evre 4 hastalıkta kanser hücreleri prostat dışında lenf bezlerine veya kemik, karaciğer ve akciğer gibi organlara sıçramıştır.

Nüks Hastalık:Tedavi edildikten sonra (ya tekrar prostatta ya da diğer organların birinde) hastalığın geri gelmesidir.

Tedavi şekilleri nelerdir?
Cerrahi Tedavi
Ameliyatla kanserli dokunun çıkarılması en sık kullanılan tedavi türüdür. Genellikle 70 yaşından genç, genel durumu iyi olan hastalarda, eğer hasta da kabul ederse tercih edilir. Bir kaç şekilde yapılabilir.
Radikal Prostatektomi: Prostat bezinin etrafındaki bazı dokularla birlikte alınmasıdır. Radikal prostatektomi karnın alt tarafından bir kesi ile yapılırsa retropubik, anüs ile skrotum (testisleri saran deri) arasından bir kesi ile yapılırsa perinanal prostatektomi adını alır. İdrar kaçırma ve cinsel güçte azalma (impotans) en sık rastlanan ameliyat sonrası sorunlardır.
Transüretral rezeksiyon (TUR): İdrarı dışarı attığımız kanal (üretra) içine bir aletle girerek, prostata ulaşılıp, kanserli dokuyu alma işlemine verilen addır. Genellikle ana tedavi öncesinde hastanın şikayetlerini gidermek amacı ile veya diğer medikal hastalıkları nedeni ile radikal prostatektomi ameliyatını olamayacak hastalarda yapılır.
Kriyocerrahi: Kanser hücrelerinin dondurularak öldürülme yöntemidir. Ülkemizde her merkezde yapılabilen bir tedavi değildir.

Radyasyon tedavisi:
Tümör hücrelerinin ölmesini ve tümörün küçülmesini sağlar. Işın tedavisi vücut dışında bir makinadan ya da kanserli doku içine yerleştirilen materyaller (radyoizotop) aracılığı ile verilebilir. Işın tedavisi alan hastalarda impotans gelişebilir.

Hormon Tedavisi:
Kanser hücrelerinin büyümesini durdurmak amacı ile hormon verilmesidir. Pek çok şekilde verilebilir. Testosteron gibi erkek hormonları prostat kanseri hücrelerinin büyümesini sağlarlar. Testesteron üretimini dolaylı olarak engelleyen bazı maddeler (LHRH analogları gibi) veya anti-androjen ilaçlar kullanılabilir. LHRH analogları hipofiz bezi aracılığıyla etki eder ve dolaylı olarak testesteron üretimini engellerler. Anti-androjenler ise erkeklik hormonlarının etkilerini bloke ederler. Testesteron üretimi büyük oranda testislerde olduğundan bazen testislerin ameliyatla alınması gerekebilir, buna ise orşiektomi denir.

Kemoterapi:
Kemoterapi, kanser hücrelerini ilaçlarla öldürmeyi amaçlar. Kemoterapi damardan sıvı seklinde veya ağızdan hap olarak verilebilir. Kemoterapi vücuttaki kan dolaşımına katılarak, prostat dışına yayılmış kanser hücrelerine de etki eder. Bugün kemoterapinin prostat kanserinin tedavisinde önemli bir değeri yoktur, ancak yapılmakta olan klinik çalışmalar bu kansere daha etkili ilaçların bulunması yönünde devam etmektedir. Yukarıda sayılan tedavi seçeneklerini alıp fayda görmeyen hasta grubunda kemoterapinin etkinliği ile ilgili çalışmalar sürmektedir.

Evreye göre tedavi seçenekleri nelerdir?
Evre 1 ve 2 için;

Eğer hastanın şikayeti yoksa ve tümör yavaş büyüyorsa doktor hiçbir tedavi vermeden hastayı takip etmek isteyebilir ya da radyasyon tedavisi verilebilir veya radikal prostatektomi yapılabilir.

Evre 3 için ;

Hormon veya radyasyon tedavisi verilebilir. Hormon tedavisi ışın tedavisine ek olarak da verilebilir. Başka bir seçenek olarak radikal prostatektomi yapılabilir. Genellikle pelvik lenf bezi diseksiyonu da yapılır, ameliyat sonrası ışın tedavisi de verilebilir. Hastanın şikayeti yoksa ve tümör yavaş büyüyorsa doktor tedavi vermeden izlemeyi isteyebilir.
Eğer hasta tedavisi için ameliyat veya ışın tedavisi alamayacak durumda ise sadece şikayetlerini geçirebilmek amacı ile destek tedavisi verilebilir ki buna palyatif tedavi denir. Palyatif amaçlı olarak radyasyon, hormon tedavileri, kriyocerrahi ve transüretral rezeksiyon gibi tedaviler uygulanabilir.

Evre 4 için;

Bu evrede hormon tedavisi veya radyasyon tedavisi verilebilir. Kansere bağlı şikayetleri (örneğin idrara zor çıkma gibi) rahatlatmak amacıyla ameliyatlar yapılabilir. Eğer hasta yaşlıysa, başka ciddi tıbbi rahatsızlığı varsa ve hastanın önemli bir şikayeti de yok ise, mevcut olan tedavi seçeneklerinin yan etkilerini bu durumda kaldıramayacağını düşünerek doktor hastayı tedavisiz izlemek isteyebilir. Eğer hastanın şikayetleri devam ediyor ve hormon tedavisine yanıt alınamıyorsa hasta tedavide umut vadeden, sistemik kemoterapi içeren klinik çalışmalara dahil edilebilir. Kemik metastazları için ışın tedavisi verilmesi hastanın ağrı şikayatlerini azaltır.

Nüks hastalık için;

Bu aşamada tedavi seçimi, örneğin hastanın önceden hangi tedaviyi aldığı gibi pek çok faktöre bağlıdır. Eğer hastanın önceden ameliyatla prostatı alınmışsa ve kanser yine ayni bölgede ve küçük bir alanda geri gelmişse ışın tedavisi verilebilir. Eğer hastalık vücudun diğer bölgelerine sıçramışsa hormon tedavisi uygun olacaktır. Bu aşamada kemik ağrısı gibi hastalığa bağlı şikayetleri geçirmek için radyasyon tedavisi veya kemoterapi de verilebilir. Hastalar değişik kemoterapi ilaçlarını içeren klinik çalışmalarda yer almayı isteyebilirler.

ÖNEMLİ UYARILAR
·Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserdir.

·Daha çok yaşlı erkeklerin hastalığıdır.

·Sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma, ince ve kesintili idrar yapma, idrar yaparken acı veya ağrı duyma, idrarda kan görme, sırt , kalça ve bel ağrısı olan erkekler mutlaka bir üroloğa başvurmalıdır .

Hastalığı erken evrelerde yakalayabilmek için 50 yaştan başlamak üzere her erkek her yıl bir doktora rektumdan (makattan) parmakla muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA baktırmalıdır.

Penis hastalıkları, penisin yapısı

PENİS HASTALIKLARI
Penisin erkekte iki önemli fonksiyonu vardır.
1-İdrar atılımı:Böbrekten süzülen idrarın dış idrar kanal yolu ile dışarı atılımını sağlamak
2-Üreme fonksiyonu: Tesiste yapılan tohum hücrelerini meni vasıtası ile kadın haznesine ulaştırmak.

PENİSİN YAPISI:
Penis kök gövde ve baş olmak üzere 3 kısma ayrılır. Kök kısmı torbanın ön yüzünde makata kadar uzanan bölge içerisinde kaslara gömülü vaziyette durur.
Gövde deri ile kaplı ve içerisinde 3 tane sertleştirici kıkırdak dokusundan yapılmış organdan meydana gelir. Kıkırdakdan daha ince yaplıdır. Bu yapıya kan dolması neticesinde sertleşme meydana gelir.
Baş kısmı penisin en uc kısmında yer alır. Penisi ucunda bir şapka gibi durur. Bu bölge sünnet olmamışlarde deri ile kaplıdır. Sünnet ile kesilen kısım bu deridir.
Penisin kan dolaşımı atardamar ve toplar damar sistemi sertleşmede dolayısıyla döllenme ve seksüel aktifte çok önemlidir.

PENİSİN YAPI BOZUKLUKLARI:
Çok defa testis mesane gibi başka yapı bozuklukları da vardır. Penisin hiç olamaması nadirdir. Nadiren çift penis olur. Penis doğuştan kıvrık olabilir. Bunun yanında yine doğuştan büyük ve küçük penis olabilir.

1- Penis Sünnet derisinin dar olması:
Sünnet derisinin uç kısmı çok dardır. Toplu iğne başı kadar bir açıklık vardır. Derinin iç yüzeyi penisin baş kısmına yapışıktır. Deri başın gerisine çekilemez. Ya doğuştan olur veya daha sonra iltihabi bir olaydan sonra gelişir.
Şayet çok darsa hasta idrar yapamaz. Hatta idrar deri altında toplanması ile sünnet derisi balon gibi şişer. İdrar damlalar halinde akar. Tedavi edilmezse idrarın tahrişi sonunda iltihap gelişir ve bu iltihap penis baş bölgesinde yaralara neden olur. Tedavi sünnettir. (Sünnet için tıklayın)

2-Sünnet derisinin geriye kaçması:
Sünnet derisi penis baş kısmının gerisine çekilmesi ile tekrar öne gelememesidir. Genellikle sünnet derisinin darlıklarında oluşur. Çocuk veya anne babası tarafından temizlik amacı ile deri geriye çekilir, daha sonra deri burada şişer ve kızarır, penis başını boğar.
Tedavide şayet erken devreyse deri öne çekilmeye çalışılır. Fakat geç kalmışsa sünnetten başka çare yoktur. Sadece ufak bir deri parçasını kesmek ve iyileşmeye bırakmak çok defa sonuç vermez.

3-Penis yaralanmaları:
Penis oynak bir organ olduğundan darbelere karşı kendini korur
Tamamen kopma kazalardan sonra veya kasti olarak (kıskançlık ve intikam nedeni ile) kesilmesinden sonra oluşur.
Darbelerde penise kan oturur. Penis kırılmaları ise sertleşmiş haldeki penisin ani ve sert bir şekilde bükülmesi sonucu meydana gelir. Sertleşme problemlerine meydan vermemek için erken tedavi önemlidir.

4-Penis iltihapları:
Çocuklarda darlık nedeni ile büyüklerde ise temizliğe riayet etmemeden ileri gelir. Sünnet derisinin ve/veya penis başının iltihabı şeklinde olur.

5-Penisin kireçlenmesi: (Peyroni hastalığı)

Penisin kıkırdakımsı doku içerisinde plak şeklinde bağ dokusunun oluşmasıdır. Sebebi belli değildir. Genellikle 40 yaşından sonra görülür. Penis sırtında veya her iki yan tarafında olabilir. Nerede olursa sertleşmiş penis aksi istikamette bükülmüş olarak durur. Ağrı vardır. Bazen birleşme mümkün olmaz. El ile hisedilebilinir.
Zararsız bie hastalık olmasına rağmen hastanın şikayeti varsa tedavi edilmelidir. Nadiren kendiliğinden kaybolur.
E vitamini faydalıdır. Plağın içerisine kireç giderici ilaçların verilmesi fayda sağlar. Gecikmiş vakalarda ameliyat yapılmalıdır.

Peyronie hastalığı bazen cinsel teması imkansızlaştıracak kadar ilerleyebilir. Ameliyatlarında damar grefti kullanılarak düzeltme yapılır. Ameliyat esnasında damar ve sinirler korunur ve plak alanına damar grefti yerleştirilir.

6-Penisin kendiliğinden ağrılı sertleşmesi:
Penis seksüel istek duymadan ve uzun süren sertleşmesidir. Hasta çok ağrı duyar. Her yaşta meydana gelir. Damar sisitemi bozulmuştur penisin kıkırdak dokusu içerisinde kan pıhtıları oluşur.
Sinir sistemi hastalıklarında da meydana gelebilir. Bazen sebeb tümoral bir oluşumdur.
Birden bire meydana gelir. Ağrılıdır. İdrara yapılamaz veya damlalar halinde gelir. Meni boşalsa bile sertlik devam eder. Sertleşme 1-2 gün bazen aylarca sürer. Normal haline dönse bile sonunda iktidarsızlık meydana gelir.
Tedavide enjektör ile pıhtılaşmış kan boşaltılır. Pıhtıyı giderecek ilaçlar verilir. Ameliyat ile bu pıhtılar boşaltılır.

7-Penis Tümörleri
Penis siğilleri çok görülür. Penisin sırtında veya değişik yerlerinde olur. Tek veya çoktur. Küçük ben şeklinde fakat karnabahar gibi girintili çıkıntılıdır. Zararsızdır. Tedavide elektirik ile yakılır veya ameliyat ile çıkarılır.
Penis Kanseri: Çok defa sünnetsizlerde görülür.Penis başı iltihaplarından sonra gelişebilir. Müzmin tahriş edici maddelerden sonrada oluşabilir. Görünüşte yarayı andırır. Sert nodül şeklinde de olabilir. Teşhis parça alınıp patolojide incelenmesi ile konur. Erkan teşhis konulacağı için ameliyat ile alınır. Sonuç diğer kanserlere nazaran iyidir.

Vajina estetiği, vajina çeşitleri

Vajina estetiği

Dünyadaki en güzel kadının bile psikolojik fonksiyonlarını ve cinsel yaşantısını olumsuz yönde etkileyen ve kimse ile paylaşamadığı bir sorunu olabilir. Bu sorun kadının kendi dış genital organlarından hoşnut olmamasıdır. En sık olarak vajinal doğum yapmış kadınlarda doğum esnasında vajinal dokuların gerilmesine ve daha sonra asla normal halinde dönmemesine bağlı olarak ortaya çıkar. Bu idrar kesesi ve rektumda (barsakların anüsten önceki en son kısmı) vajinaya doğru bir sarkma olarak belirir ve cinsel fonksiyon bozukluğunun yanı sıra idrar tutamama gibi patolojik durumlara da neden olabilir. Hoşnutsuzluk yaratan doğumlara bağlı bir başka problem ise doğum esnasında açılan epizyotominin bıraktığı dikiş izidir. Burada gelişen nedbe dokusu hem kadının hem de erkeğin cinsel tatminini engeleyebilir.

Bunların dışında pekçok kadın da kendi cinsel organını beğenmekte ancak bunu çoğu zaman kendilerine bile söylemekten çekinmektedirler. Bu konuda sıklıkla karşılaşılan durum büyük dudak olarak tabir edilen labium majusların çok büyük olması ve asimetrik durmasıdır.

Tüm bu nedenlerden dolayı vajen estetiği jinekolojik cerrahide kendine yer bulmuştur.Kadın cinsel organına yönelik plastik operasyonlar iki amaca göre yapılır. Fonkisyonel ve kozmetik

Fonkisyonel operasyonlar
Bu tür operasyonlarda amaç sarkmış olan mesane ve rektumun normal pozisyonlarına göre tamir edilmesi, vajinadaki fazla dokuların çıkarılması ve neticede idrar tutamama gibi şikayetler ile birlikte vajinadaki genişlemeye bağlı olarak görülen cinsel fonksiyon bozukluğunun tamir edilmesidir. Operasyonlar genellikle genel anestezi bazen de epidural anestezi altında yapılır ve hasta 1-2 gün sonra normalyaşantısına dönebilir. Cinsel yaşantı ise 2 hafta sonra başlayabilir. Sıklıkla operasyon sonrası 1 gün kadar hastanede kalmak gerekir. Bazen sabah yapılan ameliyat sonrası aynı akşam hasta evine gönderilebilir. Şikayetler bir yada daha fazla sayıda normal vajinal doğum yapmış kadınlarda görülür. Hastalığın ilerlemiş durumlarında rahim de aşağıya doğru sarkabilir ve vajinadan dışarıya çıkabilir. Bu gibi durumlarda vajinal yoldan rahimin alınması gerekebilir.

Kozmetik operasyonlar
Bu operasyonlar bazı hekimler tarafından tamamen estetik operasyonlar olarak kabul edilmesine rağmen bazı durumlarda bozulmuş cinsel fonksiyonları düzeltmek maksadı ile de yapılabilmektedir. Hastalardan en sık gelen talep epizyotomi nedbeleri nedeni ile ortaya çıkan cinsel fonksiyon bozukluğunun giderilmesi yönündedir. Burada lokal ya da genel anestezi altında var olan nedbe dokusu çıkartılır ve yara yerinde reaksiyona neden olmayan dikiş materyalleri ile yeniden estetik olarak dikilir. Aynı esnada doğumlara bağlı olarak gelişen vajen yırtıkları da tamir edilir.

Bazen labium majuslar yani büyük dudaklar çok uzun olabilir. Cinsel ilişki esnasında penisin itmesi ile labiumlar gerilebilir ve ağrıya yol açabilir. Bu gibi durumlarda cerrahi ile labiumlar ağrıya neden olmayacak normal boyutlara indirilebilir. Bu nedenle labioplasti ameliyatları kozmetik olmaktan ziyade fonksiyonel operasyonlar olarak kabul edilmelidir.

Benzer şekilde büyük dudakların asimetrik olması da hem psikolojik hem de bir önceki durumda olduğu gibi fonksiyonel olarak cinsel hayatı olumsuz etkileyebilir ve labioplasti gerekli olabilir.

Yaşın biraz ileri olduğu durumlara yaşlanmaya bağlı olarak dış genital bölgedeki organlarda yağ dokusu azalabilir. Bu durum özellikle mons pubis ismi verilen kasığın hemen altındaki kıllı bölgede kendini gösterir. Aynı şekilde labiumlarda da değişik nedenlere bağlı olarak incelme görülebilir. Bu gibi durumlarda kişinin değişik bölgelerinden liposuction benzeri bir işlemle alınan bir miktar yağ dokusu bu alanlara enjekte edilerek dış görünüm düzeltilebilir.
Tam aksi şekilde bu bölgelerde fazla miktarlarda bulunan yağ dokusu da lokal anestezi altında alınarak estetik geçekleştirilebilir.

Bazı kadınlar cinsel organlarından dolayı huzursuzdurlar. Bunun altında yatan sebep büyük bir olasılıkla cinsel organlarının ergenlik öncesi şeklinden değişiklik göstermesidir. Bu tür şikayeti olan kişilerde yapılacak olan plastik operasyonlar psikolojik olarak kadını destekleyecek ve bu nedene bağlı olarak bozulan cinsel yaşantısını normal hale getirebilecektir.

Ülkemiz başta olmak üzere bazı etnik toplumlarda kızlık önemini korumakta ve bekaret cinayet ile sonuçlanabilen bazı hoş olmayan durumlara neden olabilmektedir. Adını Yunan mitolojisinde Hymen veya Hymenaeus olarak bilinen evlilik tanrısından alan kızlık zarının (hymen) tamiri pek çok kadın-doğum hekiminin karşılaştığı bir taleptir. Ülkemizde bu işlemin hukuksal boyutu tartışmalıdır. Ancak pekçok hekim bu işlemi etik bulmamaktadır. Son zamanlarda Avrupa sosyetesinde baş gösteren kızlık zarı diktirerek nikah tazeleme modası ilgi çekici enteresan bir gelişmedir.

Kilo verme yolları, kilo vermek için öneriler

Kış aylarında fazla kilo alınmasının önüne geçebilmek için tok tutucu özelliği bulunan çorba ve lifli gıdalar tüketilmesi öneriliyor. Konya SSK Bölge Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Şirin Kayhan Eser, kış aylarında artan soğukların, vücutta olumsuz etkilere neden olduğunu kaydetti. Bazal metabolizmanın (vücudun ihtiyacı olan asgari enerji miktarı) değiştiği kış aylarında vücut ısısının düştüğünü bildiren Eser, normal ısı düzeyine ulaşılması için fazladan enerjiye ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Bu nedenle kış aylarında yemek yeme isteğinin arttığını ve yüksek enerji veren karbonhidratlı gıdaların tüketildiğini ifade eden Eser, bunun da aşırı kiloya yol açabildiğini anlattı. Eser, soğuk havalarda çok yemenin yanı sıra evden ya da çalışılan mekanlardan dışarı pek fazla çıkılmadığını, bunun da hareketsizliğe neden olduğunu belirterek, yenilenin eritilmemesinin de kilo almada önemli rol oynadığını aktardı.


\”3 öğün yerine 5 ara öğün\”

Ayrıca kış aylarında gecelerin uzun olması ve sürekli atıştırılmasının da alınan gıdaların kiloya dönüşmesine neden olduğunu ifade eden Şirin Kayhan Eser, şunları söyledi: \”Kışın fazla kilo almamak için ilk olarak tok tutucu çorba ve lifli gıdaların tercih edilmesi gerekiyor. Sürekli atıştırmanın önüne geçecek kepek, yulaf, çavdar, kuru fasulye, nohut, meyve ve sebze gibi lifli gıdalar midede su çekip şişeceğinden, yeme isteğini azaltacaktır. Sık aralıklarla su içmek de yemek yeme isteğini azaltan diğer bir etkendir.\”

Eser, ayrıca çok fazla yemek yenilen 3 ana öğün yerine gün içinde 5 ara öğünle karnın doyurulması gerektiğini vurgulayarak, bunun mide kapasitesini düşüreceğini ve metabolizmanın daha hızlı çalışarak, alınan gıdaların daha kolay eritilmesini sağlayacağını bildirdi. Öğünlerin kesinlikle geciktirilmemesi gerektiğini belirten Eser, aksi halde sonraki öğünde daha fazla yenileceğini, bunun da mideyi genişleterek yemek yeme isteğini artıracağını söyledi.

\”Kilo almamak için yemek sırasında oyalanın\”

Beynin tokluk merkezini uyarması gereken yemek masasında geçen ilk 20 dakikalık zamanın doldurulması amacıyla yemek sırasında oyalanmanın da kış kilolarının önüne geçeceğini dile getiren Eser, şöyle devam etti: \”Beyin, yemeğe başlandıktan yaklaşık 20 dakika sonra tokluk merkezini uyarır. Bu nedenle bu süreyi doldurmak ve daha fazla yememek için yemekte oyalanmak gerekir. Bunun için de en ideal yöntem, gıdaları yavaş ve iyi çiğneyerek, yemek yeme süresinin uzatılmasıdır. Bu hem fazla gıda alımını, hem de alınan gıdaların daha kolay sindirilmesini sağlar. Bu nedenle tabağındaki yemekle oynayanlar genelde zayıftır.\”

Eser, yeme isteğine karşı iradeli davranılması, sürekli ortaya çıkan açlık hissinin ise meyve ve sebzeyle geçiştirilmesinin daha doğru olacağını sözlerine ekledi.

Saç dökülmesi,

Kadınların saçlarıyla ilgili en önemli sorunlarından biri olan Alopesia Areata olarak adlandırılan saç dökülmesi, saçın kısım kısım ya da bütün başta yoğun bir şekilde dökülmesidir. Uzmanlar bu durumu, yaşamda daha aktif olarak yer almaya başlayan kadınların hormonal değişikliğine bağlamaktadır.

Yaşamdaki etkinliklerinin artmasıyla kadınların erkeklik hormonu olan androjeni daha fazla salgılamaya başladıkları düşünülmektedir. Bir kadının vücudundaki normal hormon oranı, 8 ölçü östrojene (kadınlık hormonu) karşılık 1 ölçü androjen hormonudur. Ancak bu oran değiştiğinde kadınlarda saç dökülmesi görülmeye başlanır. Östrojen hormonu doğrudan cildin dokusunu ve saçın esnekliğini etkiler. Aslında doğumdan birkaç ay sonra kadınların saçları dökülmeye başlar. Çünkü hamilelik sırasında pek yüksek olan östrojen seviyesi doğumdan sonra birden bire düşer, bu da saçları kötü etkiler. Ancak bu geçici bir durumdur bu yüzden endişelenmeye gerek yoktur.

Ayrıca doğum kontrol hapları alan kadınlar da, hap kullanmayı bıraktıktan sonra saç dökülmesiyle karşılaşabilirler. Saç dökülmesiniyle ilgili olarak uzmanların görüş birliğine vardığı temel sebepler şunlardır: Sıkıntı, endişe, uykusuzluk, bozuk dişler ve dengesiz beslenme saç dökülmesine sebep olabilir. Saçlara gelişigüzel boyamalarla verilen zararlar tellerin kırılmasından daha da öteye gidip, saç dökülmesine yol açabilir. Devamlı toplanan saçlardaki gerilme saç derisinde iltihaplanmaya, şişmeye, saçı besleyen bölümün büzülerek saçın dökülmesine sebep olabilir.

Meme büyütme, göğüs büyültme

MEME BÜYÜLTME (PROTEZ)

Estetik meme büyütme memenin hacmini artıran bir işlemdir.

Ameliyat Öncesi Değerlendirme:
Meme ameliyatı düşünen her kişinin atması gereken ilk adım bir plastik cerraha danışmaktır. Arzulanan sonucun mükemmeliyet değil, düzeltme olduğunu akılda tutarak göğüslerinizin ameliyat sonrası büyüklüğü ve görünümü ile ilgili beklentilerinizi açık yüreklilikle tartışmalısınız.
Herhangi bir estetik ameliyat uygulanmadan önce sağlanması gereken en önemli etkenlerden biri duygusal kararlılıktır. Meme büyültme ameliyatı göğüslerinizi şekillendirir fakat hayatınızı şekillendirmez. Estetik cerrahi görünümünüzü düzeltir ve kendinize olan güveninizi tazeler fakat gerisi size kalmaktadır.

Sizi muayene ettikten sonra cerrah, göğüs kafesini kaplayan deri ve göğüslerin durumu gibi ameliyatla ilgili kararları etkileyecek diğer değişkenleri tartışacaktır.

Memenin bariz olarak sarkıklığı vakalar için, cerrah meme büyültme ameliyatına ek olarak meme derisini azaltacak, yeniden şekillendiren bir yöntem önerebilir. İlk ziyaret esnasında cerrahınız, kullanılacak cerrahi teknik, anestezi, ameliyatın nerede yapılabileceği, cerrahinin gerçekçi olarak neleri başarabileceği gibi sizin durumunuza özel detayları açıklayacaktır.
Estetik meme ameliyatını seçmeden önce risk ve masraflar gibi değerlendirilmesi gereken ilave etkenler, cerrah ile bu esnada tartışılmalıdır.
Her yıl başarıyla binlerce meme büyültme ameliyatı uygulanmaktadır. Buna rağmen, sizin bu cerrahinin muhtemel riskleri ve ilgili komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmiş olmanız gerekir. İnfeksiyon ve sınırlı kan birikimi gibi ameliyat sonrası komplikasyonlar nadirdir ve tedavi edilebilir. Ara sıra kapsüler kontraktür olarak tanımlanan aşırı skar (nedbe dokusu) oluşumuna bağlı olarak çok sertleşmiş göğüslerin yumuşatılması için ikinci bir ameliyat gerekebilir. Komplikasyon riski, iyileşme dönemindeki takiplerinizde cerrahınızın tavsiyelerine yakından uyarak azaltılabilir.

Ayak şişmesi, ayak ağrısı

Topuk Ağrısı

Yürüyünce,topuklarımız sürekli ve güçlü bir şekilde yere vurur.Topuk vucudun ağırlığını destekleyecek kadar ve basıncı absorbe edecek kadar güçlü olmalıdır. Topuk’da ağrı oluştuğunda, Rahatsız edici bir durum ortaya çıkar ve atılan her adım bir problem olur,böylelikle yürüyüşünüzü etkiler.

Topuk ağrısı ve gerçekler,

Değişik Topuk Ağrıları vardır.En çok rastlanan:Topuk Dikeni (plantar fasciitis);Topuk Bursiti ve Topuk çıkıntısıdır.

SEMPTOMLAR

TOPUK DİKENİ: Ayaktayken ağrı çoğalır,özellikle sabah yataktan ilk kalkıldığında.Çok rastlanır,ancak 40 yaş üstü grupta daha sık görünür.Topuk’da gözle görünen bir şey yoktur ,sadece lokal olarak topuğun ortalarında derin bir acı hissedilir.

TOPUK BURSİTİ:Ağrı ,ayak bileği hareket ettikçe topuğun arkasında hissedilir.Achilles Tendon’un her iki tarafında şişlik olabilir.Yada topuk yer ile temas ettikçe derin bir ağrı hissedebilirsiniz.

TOPUK ÇIKINTISI (HEEL BUMPS):Topuğun arkasında sert çıkıntılar olarak görülür.Ayakkabı üzerine sürttükçe acı verir.

TEDAVİ

TOPUK DİKENİ:Yumuşak topuk yastıklarının pek faydası yoktur.İlk etapta Podiatrist’iniz hassasiyeti azaltmak için topuk yastığını önerebilir. İkinci etapta Podiatrist’iniz özel tabanlık (orthotic) tavsiye eder .Ayak daha efektif bir şekilde çalışır, böylelikle ligamentlere olan stresi azaltır ve ağrının tekrarını azaltır. Ağrı devam ederse Doktorunuz tarafından kortizon iğnesi gerekebilir veya ilerki safhalarda ameliyat.

TOPUK BURSİTİ:Podiatrist’iniz sürtünmeyi engellemek için gerekli sargıları ve bandajları uygulayacaktır .Bu işlem yapılarak enflamasyon yatıştırılır.Enfeksiyon varsa Doktorunuz size uygun antibiotiğin reçetesini yazacaktır.

TOPUK ÇIKINTISI:Uygun ayakkabıyı giyerek ayağınız rahata kavuşacaktır.Deri ayakkabı ve çizme/bot giyilirse daha rahat olunur.Ağrı devam ederse,ameliyat gerekebilir.

Kadınlarda ve erkeklerde cinsel gelişim

Cinsellikle ilgili konularda bedensel, duygusal ve toplumdaki konum açısından iyilik halinde olmak, cinsel sağlığımızı tanımlar. Mutlu ve güvenli bir cinsel yaşam sürme, üreme yeteneğine sahip olup, bu yeteneği koruma ve isteyince kullanma hakkının kadın/erkek, genç/yaşlı herkes için temel haklardan biri olduğu, 1994 yılında Kahire’de yapılan Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Nüfus Konferansı’nda öngörülmüştür. Üreme Hakkı olarak tanımlanan bu öngörüyü sağlayan hizmetler üreme sağlığı hizmetleri olarak belirlenmiştir. Tüm üye ülkeler de, vatandaşlarına bu hakkı kullanma ve üreme sağlığı eğitimini üreme çağı öncesinde edinme olanağı sağlamak üzere söz vermiştir.

Ergenler ve gençler için önemli olan, erişkin yaşamına geçerken, içinde yaşadıkları ortamla uyum içinde cinselliklerini yaşamayı öğrenmeleridir. Ergenler ve gençler ruh sağlığı açısından başkalarına ve kendilerine zarar vermeden, bedensel sağlıklarını kötü etkilemeden, toplumda kendilerini zor duruma sokmadan diğer alanlarda olduğu kadar cinsellik konusunda da tutum ve davranışlarını yönlendirebilmelidirler.

Çoğu toplumda cinsellik hakkında ortak ve yaygın olan YANLIŞ İNANIŞLAR vardır. Öncelikle bu yanlışları ortadan kaldırmaya çaba göstermeliyiz. Bunlardan en önemli birkaçı, yukarıdaki bilgileri pekiştirmek amacıyla aşağıda sunulmuştur:

Erkek cinsel ilişkiyi her zaman ister ve buna hazırdır.
Sevişmeyi başlatan kadın ahlaksızdır.
Sevişmek cinsel birleşme demektir; bunun dışındakiler önemsizdir.
Erkeğin penisi sertleştiğinde en yakın zamanda boşalmalıdır.
Eşler birbirlerini sevdikleri taktirde sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini bilirler.
Sevişme her zaman doğal ve kendiliğinden olmalıdır; sevişme hakkında konuşmak veya düşünmek onu bozar.
Her erkek her kadına nasıl zevk vereceğini bilmelidir.
Cinsellikten zevk alan kadınlar çok deneyimlidir.

Kulak, burun, boğaz ve göz

Kulak - Burun - Boğaz ve Göz İçin Şifalı Bitkiler

Bu sistemde görülen hastalıkların çoğu mukoza problemlerinden kaynaklandığına göre, genelde yangılanmalar ve enfeksiyonlarla ilgilenmek gerekiyor. Bu durumlara uygun özel bitkiler bellidir, ama bu tür hastalıkların, bedenin tümüyle birlikte tedavi edilmesi gereği unutulmamalıdır. Yangılanmalarda (ağdalı sıvı üreten mukoza iltihapları), mukozayı sıkıştırıcı, büzüştürücü, yani sağlamlaştırıcı bitkiler (tanen içerikli) ve yangılanmaya karşı etkili bitkiler kullanılır. Kolayca uçabilen yağları fazlasıyla içeren bitkiler de bu alanda başarıyla kullanılabilir. Ayrıca, hastalıkta bakterilerin de pay sahibi olduğu düşünülerek, bakteri önleyici (öldürücü) bitkilerin de unutulmaması gerekir. Savunma ve temizlik işlevinde lenf sistemine gereken yardımın, kan temizleyici bitkilerden alınabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Özellikle bu sistemde kullanılabilecek bitkiler sırasıyla: Gözotu, hatmi yaprağı, ebegümeci, ökaliptus yaprağı, beşparmakotu, altınbaşak, kavak tomurcuğu, mürver çiçeği, nane, adaçayı, zufaotu. Ayrıca, enfeksiyon hastalıklarına karşı bedenin savunma ve bağışıklık sistemlerini güçlendiren echinacea preparatları mutlaka kullanılmalıdır. Eczanelerden temin edilebilir.

Kulak

Kulakların görevinin duymak olduğunu biliyoruz, ama bu görevin yanı sıra onlar, bedenin tüm hareketlerinde kurulması gereken denge hakkında gereken sinyalleri de beyine gönderirler. Bu çok yönlü işlevleri olağanüstü bir şaşmazlıkla gerçekleştiren içkulağın yapısı bir estetik şaheseridir. Ama içkulağın problemleri bu kitabın kapsadığı alanların dışında kalıyor. Biz burada daha çok, evde tedavi edilebilecek yangılar ve enfeksiyonlarla ilgileneceğiz.

Enfeksiyonlar

Ortakulak iltihapları genellikle boğazda başlar ve östaki borusu yoluyla yayılır. En önemli bakteri önleyici ve yangıları tedavi edici bitkiler, yalancı eğir kökü, sarmısak, papatya ve echinacea’dır. Echinacea preparatları eczanelerden temin edilebilir ve genel anlamda enfeksiyonlara karşı kullanılabilir. Kuzey Amerika kökenli bu bitki ülkemizde tanınmaz.

Lenf sistemini güçlendirici olarak, yoğurtotu, aynısafa ve koçboynuzu, yangıları iyileştirici ve mukoza güçlendirici olarak, altınbaşak ve mürver çiçeği kullanılır. Tedaviye uygun olan bu bitkiler ince kıyılıp eşit oranda karıştırılır ve günde 2-3 bardak çay, tatlandırılmadan içilir.

Demleme biçimi: 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Bu içten tedavi genelde çok etkilidir, ama kulak ağrısında dıştan tedavi kaçınılmazdır. Kulak ağrısı özellikle çocuklarda çok acı verici olabilir.

Nezle, alerjik nezle

Nezle

Nezle, yukarıda değinildiği gibi, sistemden kaynaklanan nedenlerin bir sonucu olabilir, ama enfeksiyonlardan veya alerjilerden de kaynaklanabilir. Bazen çok inatçı olabilen bu problemin tedavisinde, burun mukozasını etkileyebilen şifalı bitkiler kullanılır. Ayrıca, bedeni de bir bütün olarak tedavi etmemiz gerekir. Rahatlatıcı bitkiler: Gözotu, altınbaşak, mürver çiçeği, civanperçemi, mercanköşk. Günde 2-3 bardak bitki çayı, soğutulmadan, aç karnına veya öğün aralarında, tatlandırılmadan içilir.

Nezleye genellikle enfeksiyonlar eşlik eder. Mikrop kırıcı bitkiler: Kekik, sarmısak ve adaçayı. Ayrıca, echinacea preparatları eczaneden temin edilebilir.

Lenf sisteminin de nezle sürecinde etkilenebileceği düşünülerek, sistemi güçlendirebilecek ve temizleyebilecek bitkiler kullanılmalıdır: Yoğurtotu, aynısafa.

Önerdiğimiz tüm bitkilerin yanı sıra, burun tıkanıklığını önlemek için, antiseptik etki içeren uçucu yağlardan oluşan bir merhem hazırlayabiliriz. Merhem, çok az miktarda burun deliklerine veya geceleyin göğse sürülür ve böylece, uçucu yağların burunu rahatlatması sağlanır:

Nane yağı 10 ml, ökaliptus yağı 10 ml, çam yaprağı esansı (veya çam terementi esansı) 5 ml, vaselin 300 g.

Ağır ateş üstünde sıvı hale getirilen vazeline yağlar eklenir ve güzelce karıştırılır. Küçük kaplara aktarılır ve soğuyup sertleştiğinde kapakları kapanır.

*Uçucu yağlar, su buharı ile solunarak da kullanılabilir. Bu amaçla, yukarıdaki merhem veya ökaliptus ve mayıs papatyası gibi bitkiler kullanılabilir. Buhar tedavisi(inhalasyon) için:

*2-3 tatlı kaşığı dolusu bitkinin üstüne 1,5 litre kaynar su dökülür. Buharın tümünden yararlanmak için, baş büyük bir havluyla örtülür ve 10 dakika kadar burundan soluk alınır. Günde 2 kere uygulanabilir. Burun mukozası bir süre duyarlı olacağı için, hemen açık havaya çıkmamak gerekir.

*Aynı mendil ikinci kez kullanılmamalıdır. Nane esansı ile nemlendirilen bir mendil sık sık koklanabilir. Mentol, nezle virüsünün ölümcül düşmanıdır.

*Eski bir reçeteye göre, gün boyunca pek çok kere, hafif tuzlu veya limonlu suyla burun temizlenebilir.

*Nezle sırasında burun spreyine sarılan kişi, kolaylıkla bir “kronik nezleye” sahip olabilir ve en ufak bir hava cereyanında burnu akmaya başlar.

*Günde en az bir kere açık havaya çıkılmalı veya soğuk suyla yıkanmalı veya açık pencere önünde jimnastik yapılmalıdır. Ama yüksek ateş varsa, bu soğuk tedaviler yapılmaz.

Soğuk algınlığı

Soğuk algınlığı

Soğuk algınlığı genellikle sıkıntı verici bir rahatsızlıktır ve zaman geçirilmeden tedavisine başlanılmalıdır. Hastalıkların ne anlama geldiğini anlamak için tipik bir örnek: Onları daha çok, savaşılması gereken bir şeyler olarak görürüz, organizmanın dengesindeki bir sapma olarak değil! Bu uyarıya dikkat edilmeli ve bedeni yeniden eski durumuna döndürebilecek yollar aranmalıdır. Bedende bir virüsün yaygınlaşabileceği uygun bir ortam, bir dengesizlik oluştuğunda, soğuk algınlığının etkileri de hemen görülmeye başlar. İç dünyamız sağlıklı ve uyumlu olduğunda ise, virüs bombardımanına tutulsak bile soğuk algınlığına karşı direnebiliriz.

Soğuk algınlığında atılması gereken ilk adım, bedenin mukus üretiminin (dış ortamla bağlantılı mukozaların ürettiği ağdalı sıvı) kaynakları ile ilgilenmektir. Genellikle yapılması gereken, mukus üretimine katkısı olabilecek tüm besin maddelerinin beslenme planından çıkarılmasıdır (“solunum sistemi” bölümündeki, sümüksel madde üretimi ile ilgili beslenme biçimine bakın). Eğer kişi, her kış soğuk algınlığına yakalanıyorsa, böyle bir beslenme diyetinin uygulanması kaçınılmazdır.

Atılacak ikinci adım ise, hastalığın şifalı bitkilerle tedavisidir. Genelde, nezleye karşı kullanılan bitkilerin tümü, soğuk algınlığına karşı da başarıyla kullanılabilir. Her toplumun kendine özgü bitkileri vardır ve hepsi de etkilidir.

Benim özel harmanım, mürver çiçeği, nane ve civanperçemi eşit karışımıdır. Bu çay, yangılara, nezleye karşı etkili ve mukoza güçlendirici olan mürver çiçeği, uyarıcı ve birikimleri çözücü etkisiyle nane, ter ve idrar arttırıcı etkileriyle civanperçeminin oluşturduğu, çok yönlü bir tedaviyi hemen başlatır. Günde en az 3 bardak çay, mümkün olduğunca sıcak ve tatlandırılmadan içilmelidir.

Eğer hastanın ateşi varsa, karışıma kuşburnu ve ıhlamur eklenerek, terleme arttırılabilir.

Şifalı bitkilerin ve özel beslenme diyetinin yanı sıra, C Vitamini alımına da önem vermek gerekir. Hastalığın tedavisi ve yinelememesi için önlem olarak, C Vitaminin önemini yeterince anlatabilmek mümkün değildir. C Vitaminin kullanım dozajı hakkında değişik kanılar vardır. Bizim önerimiz, soğuk algınlığı belirtilerinin başlamasından rahatlama sürecinin başlangıcına kadar, gün boyuna yayarak, günde 2 g ve daha sonra günlük 500 mg C Vitamini alınmasıdır.

Ayrıca, bedenin bağışıklık ve savunma sistemlerini güçlendirmek için günde 2-3 bardak ısırganotu çayı içilmeli ve echinacea preparatları eczaneden temin edilerek kullanılmalıdır.

16 Şubat 2008 Cumartesi

Süt dişlerinin önemi nedir

Süt dişlerinin birinci görevi çocuğun düzgün beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Bunların yanında aşağıdaki gibi bir görüntü, hiç kimsenin çocuğunda görmek istemeyeceği ciddi estetik sorunlara yol açmaktadır.

Süt dişleri kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik yapmaktadırlar.
Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır.

Anlık öfke bebeğinizi öldürebilir

Ankara (AA)- Ebeveynlerin bir anlık öfkesi bebeklerinin ölümüne neden olabiliyor. Çok ağlayan bebekler karşısında öfkelerine hakim olamayan ebeveynler, şiddetle sarstıkları bebeklerinin ağır nörolojik (zihinsel) engelli olmasına neden olabiliyor.

Çocuk istismarı sayılan ”Sarsılmış Bebek Sendromu”na maruz kalan bebeklerin 3′te biri hayatlarını kaybediyor. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Sosyal Pediatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Sağlığı Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Figen Şahin, yaptığı
açıklamada, ”Sarsılmış Bebek Sendromu” adı verilen olayda, bebeğin hırsla sarsılmasının ciddi zararlara yol açabileceğini söyledi.

Ebeveynlerin bunu bilinçli yapmadıklarını ifade eden Şahin, ”Sarsılmış bebek sendromu çocuk istismarının çok özel bir türü. Çünkü ebeveynler bunu kasti yapmıyorlar. Bebeklerin özellikle ilk 3 aylarında kolik sancı dediğimiz, ağlamalarının durmadığı, ebeveynler için yorucu olan bir dönem vardır. Bu dönemde pek çok anne-baba bunu yapıyor olabilir. Kimse bunu itiraf etmek istemiyor. Hafif olan durumlar bulgu da vermeyeceği için hekimler anlayamayabiliyor” diye konuştu.

Bebeklerin başlarını kontrol etmekte zorlandığı ve boyun kaslarının güçlü olmadığı dönemlerin riskli olduğunu anlatan Şahin, ”Ebeveynlerin bir anlık öfkeleri sonucu sarstıkları bebeklerinin başı, öne arkaya çok şiddetli sallanıyor. Sarsılma esnasında beyin de kafatası içerisinde öne arkaya gidiyor. Bebeklerin beyinleri daha yumuşak, sıvımsı bir yapıda olduğu için beyindeki kan damarları ve sinir hücreleri kopuyor. Buna bağlı olarak da beyin kanaması ortaya çıkıyor” dedi.

Çocuklarda romatizmal ateşe dikkat

Uzman Dr. Selçuk Aydın, yaptığı açıklamada romatizmal ateş geçiren bir çocukta romatizmanın tekrarlanmasının çok tehlikeli olduğunu belirtti. Romatizmal ateşin erken tanısının çok önemli olduğunu ifade eden Dr. Aydın, “Çünkü romatizmanın her tekrarı, kalbin kapakçıklarında giderek daha fazla hasar yapar ve ameliyatla kapakların değişmesi bile gerekebilir. Bu hem pahalı, hem de sıkıntılı bir ameliyattır. En iyi suni kapak bile hiçbir zaman insanın kendi kapağı kadar iyi çalışmayabilir. Bu nedenle en iyisi, erken tanı, iyi tedavi ve tekrarlarının önlenmesidir” dedi.

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Selçuk Aydın, romatizmal ateşin tekrarlanmaması için penisilin iğnelerinin 3 haftada bir muntazam olarak yapılması gerektiğini belirterek, “Ayrıca boğaz iltihabı bulguları varsa hasta hemen bir çocuk doktoruna götürülmeli ve iltihap tedavi yaptırılmalıdır. Romatizmanın tekrarına ait
bulgular varsa hemen polikliniğimize başvurulmalıdır. Poliklinikler tarafından yapılan kontroller kesinlikle aksatılmamalıdır” diye konuştu.

Romatizmal ateşin birçok belirtisinin olduğunu belirten Dr. Aydın, ateş ve boğaz ağrısını izleyerek, eklemlerde ağrı, şişlik, kızarıklık, halsizlik, çabuk yorulma, nefes darlığı ve çarpıntı gibi bulgularla bunların görülebileceğini kaydetti. Dr. Aydın, romatizmal ateş geçiren hastaların mutlaka yatak istirahatı yapması gerektiğini belirterek şunları söyledi:

“Hasta ve yorgun olan kalbin istirahat ile işi azaltılarak daha çabuk ve hasarsız iyileşmesine olanak sağlanır. Hastalığın başlangıcında çocuk, yemek ve tuvalet ihtiyaçlarını bile yatağında karşılamalı veya tuvalete taşınmalıdır. Hastalık iyileştikçe, doktorunuzun önerilerine göre yavaş yavaş normal günlük hareketlere dönülebilir. Yatak istirahatı sırasında nefes darlığı varsa, hastanın başının ve sırtının altına yastıklar konmalıdır. Önerilenden daha uzun istirahat sakıncalıdır

Havuç cinsel gücü artırıyor

Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu, tavşanların çok hızlı çoğalmalarının arkasındaki etkenin kendisiyle özdeşleşen havuç bitkisi olduğunu ifade ederek, “Havuç, seks hormonlarını aktive eden bir sebzedir. Tavşanın havucu severek tükettiğini hemen herkes bilir. Ancak, havucun cinsel arzuyu tetikleyen özelliğinin olabileceğini düşünmek kimsenin aklına gelmezdi. Son birkaç yıldan bu yana yapılan araştırmalar havucun hem düşünme gücünü artırdığını hem de iktidarsızlığa karşı mükemmel bir önleyici güç olduğunu ortaya koymaya başlamıştır. Havuç, cinsel dürtüyü de artırma özelliğine sahiptir” dedi.

İçerdiği falcarinol etkin maddesi nedeniyle havucun kansere karşı önleyici özelliği bulunduğunu kaydeden Saraçoğlu, “Bu etkin madde tümörün büyümesini yavaşlatabilme gücüne sahip. Yemeklerinizde veya salatanızda tercihli olarak kullanacağınız havuç bir beslenme şeklidir. Eğer, onun tedavi veya önleyici gücünden faydalanmak istiyorsanız, mutlaka kürünü uygulamanız gerekir” diye konuştu.