yardım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yardım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2008 Pazartesi

Vajina sağlığı, vajina hastalıkları

Vajina sağlığı, vajina hastalıkları, vajina tedavisi..

frengi
Zührevi bir hastalıktır. Bulaşıcıdır. Tıp dilinde sifilis denir. Frengili kadının doğurduğu çocuğa, doğuştan geçmesi şekli istisna edilirse; hemen hemen her zaman cinsel ilişkiyle geçer. Mikrop vücuda girdikten 3 hafta sonra belirtilerini göstermeye başlar. Mikrobun vücuda girdiği yerde, yani erkeklerde peniste, kadınlarda vajinada Şankr adı verilen bir yara meydana gelir. Bu yara dudakta, meme ucunda, makatta veya parmaklarda da görülebilir. Zamanla akıntılı bir yara haline gelip; çevresi kızarır ve sertleşir. Mikrobun vücuda girmesinden 6-12 hafta sonra hastada; baş ağrıları, ateş, boğaz ağrısı, deri döküntüleri ve iştahsızlık, görülmeye başlar. 6 ay sonra ise, mikrop vücudun belli başlı organlarına oturur. Tedaviye en kısa zamanda başlanması gerekir.

rahim egzaması
Rahimden gelen cerahatli akıntının neden olduğu bir çeşit egzamadır. Rahimde veya vajina çevresinde kızarma ve şişlikler görülür. Bu şişlikler bir süre sonra su toplayıp, kabuklanır. Kaşıntı, zonklama ve yanma hissedilir.

rahim iltihabı
Rahimim iç yüzünün iltihaplanmasına tıp dilinde endometri denir. Nedeni, belsoğukluğu, doğumdan ve çocuk düşürdükten sonra rahimde parça kalması veya rahim düşüklüğüdür. Hastanın karın bölgesi hassastır, vajinadan cerahatli ve sümüğe benzer akıntı gelir. Aybaşı kanamaları fazla olur. Bacaklarda ve leğen kemiği bölgesinde ağrı vardır. Bu ağrılar dinlenmekle geçer. Doktora başvurmak gerekir.

rahim kanseri
Çoğunlukla rahim boynunda ve vajinanın başlangıç kısmında meydana gelen bir hastalıktır. Çok düşük yapan veya çok doğuran kadınlarda daha fazla görülür. Tıp dilinde uterus kanseri denir. vajinadan kan veya fena kokulu akıntı gelir. Böyle durumlarda, vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.

rahim sarkması
Bazı kadınların vajina veya rahimleri bacaklarının arasına doğru sarkar. Bu durum, yaşlı kadınlarda görüldüğü gibi gençlerde de görülebilir. Nedenleri, müzmin öksürük, ıkınma, ağır şeyler kaldırma, aşırı yorgunluk, rahim ur veya polipleri, doğum sırasında destekleyici kas ve bağların zayıflamış olması veya aileden gelen eğilimdir.

vajinit
vajina iltihabı.

Kadınlarda en sık görülen cinsel sorunlar

Kadınlarda En Sık Görülen Cinsel Sorunlar!

Kadınlar cinsellik konularında en az erkekler kadar isteklidir. Toplumsal baskılar ve yaşam koşulları kadınların kendilerini ifade etmelerini güçleştirir.

İlk gece korkusu
Evli olarak veya olmadan ilk gece hem kadın hem erkek için zordur. Aslında ilk gece korkusunun altta yatan nedeni toplum kaynaklı baskı ve tabulardır. Kadınlar cinsel ilişkinin kötü bir şey olduğu, sadece çocuk sahibi olmak için yapılması gereken bir iş olduğu biçiminde eğitim alırken,erkekler yüksek cinsel gücün çok önemli olduğu gibi önyargılara sahiptir. Yaşamı boyunca cinsel ilişkiden korkutulan kızlar, evli olsalar bile bu tabuyu yenemeyebilir. Bu kısıtlamalar içinde yapılan bir cinsel temas sırasında çiftler açısından beklenen sonuçlar elde edilmez. Zaman içinde cinsel ilişki devam ettikçe korkular ve önyargılar yenilir. Genelde toplumumuzda yeni evli çiftlerde sorun ancak böyle zaman içinde çözülür fakat bu zaman almakta veya ruhsal bozukluklara neden olabilir.

Kızlık zarı
Vajen başlangıcında bulunan ve bir deri katlantısı biçiminde görülen kızlık zarı (himen) ilk cinsel ilişkide yırtılarak az yada çok kanamaya neden olabilir. Tahmin edilenin tersine kızlık zarı bir perde gibi değil vajen girişinde deriden oluşan bir halka gibidir. Bu deriden oluşan yapının durumu daha önce cinsel ilişki olmadığını gösterebileceği için toplumda önemli bir tabu. Kızlık zarı cinsel ilişki sırasında bazen yapısı değişik olduğu için yırtılmayabilir veya kanamayabilir. Hızlı ve sert biçimde yapılan cinsel ilişki, kızlık zarı yırtılması yanında vajende de ciddi yırtıklara neden olabilir. Bu yırtıklar onarılmazsa kan kaybı ve yapısal bozukluklara neden olabilir. Cinsel ilişki sonrası kadınlarda görülen normal olmayan kanamalar için mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı.

Ağrılı cinsel ilişki
Özellikle kadınlar için ağrılı cinsel ilişki sık rastlanılan bir yakınma. Bu yakınma başka önemli sorunların belirtisi olabileceği için önemli. Ağrılı cinsel ilişki bir hastalık nedeniyle veya psikolojik kökenli olabilir. Kadınlık organlarının iltihap hastalıkları, yumurtalık kistleri, endometriosis gibi bazı hastalıkları cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabilir. Ayrıca cinsel ilişki sırasındaki korkular da vajenin kasılmasıyla (vajinismus) ağrıya neden olabilir. İlk yapılacak şey bir sağlık kuruluşuna başvurarak bir hastalık olup olmadığının araştırılması gerekir.

Cinsel isteksizlik
Kadının cinsel ilişki sırasında heyecanlanmaması durumuna oldukça sık rastlanır. Bu durum ön sevişme sırasında vajende salgıların artmaması ile belli olabilir. Cinsel isteksizlik sonradan oluşabileceği gibi yaşam boyu devamlı da olabilir. Sonradan olan cinsel isteksizlik durumlarında kadında genellikle sadece belli bir erkeğe ait duyarsızlık olur. Yani arkadaş değiştirildiğinde bu durum düzelir. Ayrıca cinsel organları etkileyen iltihap gibi bazı hastalıklar durumunda, doğum kontrol hapı, depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, sakinleştiriciler ve cinsel organlarla ilgili ameliyatlar kadınlarda cinsel isteği azaltabilir.
Cinsel isteksizlik yaşam boyu sürmüşse bu durumda kadında cinsel konularda bilgisizlik beklenebilir. Bu kadınlar cinsel organların yapısı, cinsel ilişki biçimleri gibi gibi konularda fazla bilgi sahibi değillerdir. Cinsel uyarılma durumlarında olan değişiklikler bu kadınlarda korkutucu veya iğrenç olarak görülürler. Cinsel ilişki evli çiftler için bile kötü bir şey, zevk için yapmaktan çok çocuk sahibi olma gibi bir amaca yönelik yapılan bir iş olarak kabul edilebilmektedir. Birliktelik süresi uzadıkça çiftler açısından cinsel ilişki heyecanı azalabilmektedir. Fakat kadınlar yaşam boyu cinsellikten zevk alabilir ve orgazm olabilir. Genellikle 60 yaşından sonra cinsel davranışların azalmasının nedeni ruhsal değişikliklerden çok vajende kuruluk olması gibi değişiklerdir. Bu durumun düzeltilmesi cinsel isteksizliğe neden olan durumun ortadan kaldırılması ile yapılabilir. Örneğin cinsellik konusunda kadınlara yeterli bilgi verilmeli, varsa hastalıkları tedavi edilmelidir.

Nedir bu Vajinismus?
Bu durum vajen etrafındaki kasların istemsiz olarak kasılarak cinsel ilişki sırasında penisin vajen içine girmesini engellemesi olarak tanımlanıyor. Cinsel ilişki sırasında kadın bacaklarını kapatır, bütün gücüyle cinsel ilişkiyi engellemeye çalışır. Vajinismus genellikle öğrenilmiş bir davranıştır, yani bir istenmeyen evlilik, ağrılı cinsel ilişki, gebelik korkusu gibi durumlarda oluşur. Bazen çocukluk çağında olmuş cinsellikle ilgili kötü bir olay da vajinismusa neden olabilir.

Orgazm sorunu için ne yapılmalı?
Yeterli cinsel uyarılma ve hatta cinsel ilişki olduğu halde orgazm olamama durumudur. Genellikle cinsel isteksizlikle beraber görülür. Bunun nedenleri yukarıda cinsel isteksizlik bölümünde anlattığımız gibi olabilir. Cinsel ilişki kadında en fazla uyarımın olmasından önce sonlanabilir. Kadın veya erkek cinsel uyarılma için ne yapılması gerektiğini bilmiyor olabilir. Bazı kadınlar da aşırı zevk almaktan korkması, veya kontrolü kaybetme düşüncesi ile cinsel ilşkiyi yarıda kesebilirler. Depresyon veya depresyon ilaçları kullanımı da orgazmı önleyebilir. Orgazm olabilmesi için öncelikli olarak cinsel isteksizlikte olduğu gibi hastalıkların tedavisi gereklidir. Bunun yanında heriki partnerin basamaklı olarak yaptığı cinsel eksersizler (Masters ve Johnson yöntemi) ile vajen etrafındaki kasların eksersizleri (Kegel yöntemi) yapılması ile başarılı sonuçlar alınıyor.

Kilo verme yolları, kilo vermek için öneriler

Kış aylarında fazla kilo alınmasının önüne geçebilmek için tok tutucu özelliği bulunan çorba ve lifli gıdalar tüketilmesi öneriliyor. Konya SSK Bölge Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Şirin Kayhan Eser, kış aylarında artan soğukların, vücutta olumsuz etkilere neden olduğunu kaydetti. Bazal metabolizmanın (vücudun ihtiyacı olan asgari enerji miktarı) değiştiği kış aylarında vücut ısısının düştüğünü bildiren Eser, normal ısı düzeyine ulaşılması için fazladan enerjiye ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Bu nedenle kış aylarında yemek yeme isteğinin arttığını ve yüksek enerji veren karbonhidratlı gıdaların tüketildiğini ifade eden Eser, bunun da aşırı kiloya yol açabildiğini anlattı. Eser, soğuk havalarda çok yemenin yanı sıra evden ya da çalışılan mekanlardan dışarı pek fazla çıkılmadığını, bunun da hareketsizliğe neden olduğunu belirterek, yenilenin eritilmemesinin de kilo almada önemli rol oynadığını aktardı.


\”3 öğün yerine 5 ara öğün\”

Ayrıca kış aylarında gecelerin uzun olması ve sürekli atıştırılmasının da alınan gıdaların kiloya dönüşmesine neden olduğunu ifade eden Şirin Kayhan Eser, şunları söyledi: \”Kışın fazla kilo almamak için ilk olarak tok tutucu çorba ve lifli gıdaların tercih edilmesi gerekiyor. Sürekli atıştırmanın önüne geçecek kepek, yulaf, çavdar, kuru fasulye, nohut, meyve ve sebze gibi lifli gıdalar midede su çekip şişeceğinden, yeme isteğini azaltacaktır. Sık aralıklarla su içmek de yemek yeme isteğini azaltan diğer bir etkendir.\”

Eser, ayrıca çok fazla yemek yenilen 3 ana öğün yerine gün içinde 5 ara öğünle karnın doyurulması gerektiğini vurgulayarak, bunun mide kapasitesini düşüreceğini ve metabolizmanın daha hızlı çalışarak, alınan gıdaların daha kolay eritilmesini sağlayacağını bildirdi. Öğünlerin kesinlikle geciktirilmemesi gerektiğini belirten Eser, aksi halde sonraki öğünde daha fazla yenileceğini, bunun da mideyi genişleterek yemek yeme isteğini artıracağını söyledi.

\”Kilo almamak için yemek sırasında oyalanın\”

Beynin tokluk merkezini uyarması gereken yemek masasında geçen ilk 20 dakikalık zamanın doldurulması amacıyla yemek sırasında oyalanmanın da kış kilolarının önüne geçeceğini dile getiren Eser, şöyle devam etti: \”Beyin, yemeğe başlandıktan yaklaşık 20 dakika sonra tokluk merkezini uyarır. Bu nedenle bu süreyi doldurmak ve daha fazla yememek için yemekte oyalanmak gerekir. Bunun için de en ideal yöntem, gıdaları yavaş ve iyi çiğneyerek, yemek yeme süresinin uzatılmasıdır. Bu hem fazla gıda alımını, hem de alınan gıdaların daha kolay sindirilmesini sağlar. Bu nedenle tabağındaki yemekle oynayanlar genelde zayıftır.\”

Eser, yeme isteğine karşı iradeli davranılması, sürekli ortaya çıkan açlık hissinin ise meyve ve sebzeyle geçiştirilmesinin daha doğru olacağını sözlerine ekledi.

Saç bakımı saç kurutma

Sıcak Yağ Tedavisi
Kurumuş ve yıpranmış saçları en iyi canlandırma yöntemi zeytinyağı tedavisidir. Saçlarınıza parlaklık vermek ve beslemek için 2 çorba kaşığı zeytinyağını ısıtın. Bunu yavaş yavaş tüm saç derinize yedirin. Sıcak suda ıslattığınız bir havluyu sıktıktan sonra bir türban gibi başınıza sarın. Havlu soğurken bu işlemi iki veya üç defa tekrarlayarak, başın yağı iyice emmesini sağlayın. Sonra saçlarınızı yıkayarak, iyice durulayın. Bu bakım türü, özellikle çabuk kırılan saçlar için çok yararlıdır.

Hintyağı Tedavisi
Yarım çay fincanı hintyağını ısıttıktan sonra baş derinizi ovarak saçınızın yağı emmesini sağlayın. Yavaş yavaş tarayacağınız saçlarınızı kaynar suya batırırıp sıktığınız havluyla sarın. Bu işlemi yaptıktan sonra yarım saat kadar bekleyip şampuanla yıkayın. Bu tedavi, fazla ince, çabuk kırılan, kuru saçlara iyi gelir.

Zeytinyağı ve Bal Tedavisi
Yarım çay fincanı yeşil zeytinyağıyla bir çay fincanı süzme balı karıştırın. Bu sıvıyı iyice sallayıp çalkalayın ve bir kaç gün dinlenmeye bırakın. Daha sonra bu karışımı baş derisinize ovarak ve tarayarak yedirin. Ancak bu işlemi yaparken tarağın dişlerinin baş derinize batmamasına özen gösterin. Başınıza bir naylon torba geçirerek, başın sıcaklığını muhafaza etmeyi sağlayın. Karışımı başınızda yarım saat beklettikten sonra, saçlarınızı bol suyla durulayın. Bu işlem, koyu renk saçların ışıltılı bir hal alıp parlamasını sağlar.

Protein Tedavisi

Yumurta ile yapılacak protein tedavisi hemen hemen her tür saç için uygundur. İki yumurtayı çırpın ve içine yavaş yavaş bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir çorba kaşığı gliserin, bir çorba kaşığı sirke (mümkünse elma sirkesi) ilave edin. Saçınızı bir kez şampuanladıktan sonra saçlarınıza bu karışımı sürüp 15-20 dakika bekleyin. Saçlarınızı iyice duruladıktan sonra saçlarınızın çok kısa sürede canlandığını fark edeceksiniz.

Kakao Yağı Tedavisi

Koyu renk saçlı kişilerin uygulayabileceği bir başka bakım yöntemi ise aşağıda anlatılan bu karışımdır. İçinde su kaynayan genişçe bir tencerenin içine daha küçük bir kabı oturtun. Yarım çay fincanı ayçiçeği yağını, 1 çorba kaşığı kakao yağını, 1 çorba kaşığı susuz lanolini bu ikinci kabın içinde eritin. Bütün bu yağlar eriyince, kabı kaynar suyun içinden alın ve karışımı iyice çırpın. Bu karışımdan 1 çorba kaşığı kadarını alarak buna 1 çorba kaşığı su katın, iyice karıştırın. Bu sıvıyı ovarak başınıza sürün ve bu durumda 15 dakika ile yarım saat arasında bekleyin. Ardından saçınızı yıkayıp durulayın. Bu tedavi koyu renk saçlara yeni bir canlılık ve parlaklık verir.

Mayonez Tedavisi

Kuru saçların en büyük ihtiyacı saç derisinin tıkanmış olmasından dolayı kaynaklanan yağ eksikliğidir. Bu açığı gidermek için mayonez tedavisi uzmanlar tarafından önerilen bir bakım türüdür. Bir yumurtayı, 1 çorba kaşığı sirkeyi, 2 çorba kaşığı bitkisel yağı, işe koyulmadan hemen önce karıştırarak çırpın. Bu karışımı baş derinize ovarak iyice içirin. Ardından saçlarınızı tarayarak bütün karışımın saçlarınıza eşit yayılmasını sağlayın. 15 dakika böyle bekledikten sonra saçlarınızı yıkayarak durulayın. Bu tedavi baş derisine nem kazandırılmasına yardım eder, kuru saçın yağla beslenmesini sağlar.







Nezle, alerjik nezle

Nezle

Nezle, yukarıda değinildiği gibi, sistemden kaynaklanan nedenlerin bir sonucu olabilir, ama enfeksiyonlardan veya alerjilerden de kaynaklanabilir. Bazen çok inatçı olabilen bu problemin tedavisinde, burun mukozasını etkileyebilen şifalı bitkiler kullanılır. Ayrıca, bedeni de bir bütün olarak tedavi etmemiz gerekir. Rahatlatıcı bitkiler: Gözotu, altınbaşak, mürver çiçeği, civanperçemi, mercanköşk. Günde 2-3 bardak bitki çayı, soğutulmadan, aç karnına veya öğün aralarında, tatlandırılmadan içilir.

Nezleye genellikle enfeksiyonlar eşlik eder. Mikrop kırıcı bitkiler: Kekik, sarmısak ve adaçayı. Ayrıca, echinacea preparatları eczaneden temin edilebilir.

Lenf sisteminin de nezle sürecinde etkilenebileceği düşünülerek, sistemi güçlendirebilecek ve temizleyebilecek bitkiler kullanılmalıdır: Yoğurtotu, aynısafa.

Önerdiğimiz tüm bitkilerin yanı sıra, burun tıkanıklığını önlemek için, antiseptik etki içeren uçucu yağlardan oluşan bir merhem hazırlayabiliriz. Merhem, çok az miktarda burun deliklerine veya geceleyin göğse sürülür ve böylece, uçucu yağların burunu rahatlatması sağlanır:

Nane yağı 10 ml, ökaliptus yağı 10 ml, çam yaprağı esansı (veya çam terementi esansı) 5 ml, vaselin 300 g.

Ağır ateş üstünde sıvı hale getirilen vazeline yağlar eklenir ve güzelce karıştırılır. Küçük kaplara aktarılır ve soğuyup sertleştiğinde kapakları kapanır.

*Uçucu yağlar, su buharı ile solunarak da kullanılabilir. Bu amaçla, yukarıdaki merhem veya ökaliptus ve mayıs papatyası gibi bitkiler kullanılabilir. Buhar tedavisi(inhalasyon) için:

*2-3 tatlı kaşığı dolusu bitkinin üstüne 1,5 litre kaynar su dökülür. Buharın tümünden yararlanmak için, baş büyük bir havluyla örtülür ve 10 dakika kadar burundan soluk alınır. Günde 2 kere uygulanabilir. Burun mukozası bir süre duyarlı olacağı için, hemen açık havaya çıkmamak gerekir.

*Aynı mendil ikinci kez kullanılmamalıdır. Nane esansı ile nemlendirilen bir mendil sık sık koklanabilir. Mentol, nezle virüsünün ölümcül düşmanıdır.

*Eski bir reçeteye göre, gün boyunca pek çok kere, hafif tuzlu veya limonlu suyla burun temizlenebilir.

*Nezle sırasında burun spreyine sarılan kişi, kolaylıkla bir “kronik nezleye” sahip olabilir ve en ufak bir hava cereyanında burnu akmaya başlar.

*Günde en az bir kere açık havaya çıkılmalı veya soğuk suyla yıkanmalı veya açık pencere önünde jimnastik yapılmalıdır. Ama yüksek ateş varsa, bu soğuk tedaviler yapılmaz.

Soğuk algınlığı

Soğuk algınlığı

Soğuk algınlığı genellikle sıkıntı verici bir rahatsızlıktır ve zaman geçirilmeden tedavisine başlanılmalıdır. Hastalıkların ne anlama geldiğini anlamak için tipik bir örnek: Onları daha çok, savaşılması gereken bir şeyler olarak görürüz, organizmanın dengesindeki bir sapma olarak değil! Bu uyarıya dikkat edilmeli ve bedeni yeniden eski durumuna döndürebilecek yollar aranmalıdır. Bedende bir virüsün yaygınlaşabileceği uygun bir ortam, bir dengesizlik oluştuğunda, soğuk algınlığının etkileri de hemen görülmeye başlar. İç dünyamız sağlıklı ve uyumlu olduğunda ise, virüs bombardımanına tutulsak bile soğuk algınlığına karşı direnebiliriz.

Soğuk algınlığında atılması gereken ilk adım, bedenin mukus üretiminin (dış ortamla bağlantılı mukozaların ürettiği ağdalı sıvı) kaynakları ile ilgilenmektir. Genellikle yapılması gereken, mukus üretimine katkısı olabilecek tüm besin maddelerinin beslenme planından çıkarılmasıdır (“solunum sistemi” bölümündeki, sümüksel madde üretimi ile ilgili beslenme biçimine bakın). Eğer kişi, her kış soğuk algınlığına yakalanıyorsa, böyle bir beslenme diyetinin uygulanması kaçınılmazdır.

Atılacak ikinci adım ise, hastalığın şifalı bitkilerle tedavisidir. Genelde, nezleye karşı kullanılan bitkilerin tümü, soğuk algınlığına karşı da başarıyla kullanılabilir. Her toplumun kendine özgü bitkileri vardır ve hepsi de etkilidir.

Benim özel harmanım, mürver çiçeği, nane ve civanperçemi eşit karışımıdır. Bu çay, yangılara, nezleye karşı etkili ve mukoza güçlendirici olan mürver çiçeği, uyarıcı ve birikimleri çözücü etkisiyle nane, ter ve idrar arttırıcı etkileriyle civanperçeminin oluşturduğu, çok yönlü bir tedaviyi hemen başlatır. Günde en az 3 bardak çay, mümkün olduğunca sıcak ve tatlandırılmadan içilmelidir.

Eğer hastanın ateşi varsa, karışıma kuşburnu ve ıhlamur eklenerek, terleme arttırılabilir.

Şifalı bitkilerin ve özel beslenme diyetinin yanı sıra, C Vitamini alımına da önem vermek gerekir. Hastalığın tedavisi ve yinelememesi için önlem olarak, C Vitaminin önemini yeterince anlatabilmek mümkün değildir. C Vitaminin kullanım dozajı hakkında değişik kanılar vardır. Bizim önerimiz, soğuk algınlığı belirtilerinin başlamasından rahatlama sürecinin başlangıcına kadar, gün boyuna yayarak, günde 2 g ve daha sonra günlük 500 mg C Vitamini alınmasıdır.

Ayrıca, bedenin bağışıklık ve savunma sistemlerini güçlendirmek için günde 2-3 bardak ısırganotu çayı içilmeli ve echinacea preparatları eczaneden temin edilerek kullanılmalıdır.