yöntemler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yöntemler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2008 Pazartesi

Bel ağrısı

Bel ağrısı ağrı kesiciler spinal manipülasyon

Yetişkinlerin %80 inde, yaşamlarının bir döneminde önemli derecede bel ağrısı olmaktadır. Bel ağrısı, işgücü kaybına neden olan ve faaliyetlerimizi etkileyen sağlık sorunlarından birisidir. Belle ilgili zedelenmeler, işyerinde çalışanlar arasında görülen toplam yaralanma ve hastalıkların yaklaşık %20 sini oluşturmaktadır.

Bel ağrısının önlenmesi amacıyla yaygın olarak uygulanan stratejiler, vücut formunun geliştirilmesine yönelik egzersiz, sırt mekaniği ve ağırlık kaldırma konusunda eğitim ve lomber desteklerdir (genellikle ek destek sağlamak üzere belin çevresine hafif bir elastik kuşak sarılması). Ancak bu önlemlerin etkinliği tam olarak bilinmemektedir.

Bel ağrısına birkaç etken neden olabilir. Bunların başında zedelenmeler ve yaşlanmanın etkileri gelir. Bel ağrısı vakalarının çoğunluğunun önemli olduğu düşünülmemektedir ve bunlar, doktorun önereceği basit tedavilerle geçmektedir.

BEL AĞRISININ ÖNLENMESİ :

- Sırt kaslarınızın güçlü ve esnek olmasını sağlamak için düzenli egzersiz yapın.

- Ağırlık kaldırırken, doğru teknikleri uygulayın (bütün cisimleri, vücudunuza yakın tutarak kaldırın ve bükülmekten, ileriye doğru eğilmekten ya da cismi kaldırırken uzanmaktan kaçının)

- Uygun vücut ağırlığını koruyun ve sigara içmekten kaçının

Ayakta dururken ya da otururken uygun pozisyonda olmaya dikkat edin.

NE ZAMAN DOKTORA GİTMENİZ GEREKİR?:

Belirtiler şiddetliyse ve birkaç gün içinde geçmiyorsa

Ağrı günlük etkinlikleri engelliyorsa

Barsak ya da mesane kontrolüyle ilgili sorunlarınız varsa

Kalça ya da rektum bölgesinde uyuşma hissediyorsanız

Bacağınızda güçsüzlük ya da uyuşma varsa

TEDAVİ SEÇENEKLERİ :

İlaç :

Hafif ila orta şiddette belirtileri olan kişilere asetaminofen, aspirin ya da ibuprofen gibi ağrı kesiciler yeterli olabilir.

Sırta sıcak ya da soğuk uygulaması:

Belirtilerin başlangıcını izleyen 48 saat içinde, her seferinde 5-10 dakika süreyle olmak üzere, sırtınıza soğuk su torbası (ya da buz torbası) uygulayabilirsiniz. Kırk sekiz saatten uzun süren belirtiler için, ağrıyı gidermek amacıyla bir sıcak su torbası uygulamayı ya da sıcak su banyosunu deneyebilirsiniz.

Spinal manipülasyon :

Bu tedavi sadece bu konuda uzman bir kişi tarafından uygulanmalıdır ve bazı vakalarda, belirtilerin ortaya çıktığı ilk ay içinde yararlı olabilir.

AMELİYAT

Bel ağrısı vakalarının çoğunluğu, ameliyata gerek olmadan tedavi edilebilmektedir. Ameliyatın en sık rastlanan gerekçesi, disk kaymasına bağlı basınç nedeniyle sinirde ve bacakta oluşan ağrıdır.

Omuz ağrıları

Omuz ağrılı hastalarda , ağrının lokal bozukluktanmı, sistemik bir hastalıktanmı yoksa başka yerden mi yansıdığını teşhis etmek gereklidir.Özellikle hastanın mesleğine, kronik hastalıklarına ve genel ruhsal durumuna dikkat edilmelidir.
Genel
Omuz ağrılı hastalarda , ağrının lokal bozukluktanmı, sistemik bir hastalıktanmı yoksa başka yerden mi yansıdığını teşhis etmek gereklidir.Özellikle hastanın mesleğine, kronik hastalıklarına ve genel ruhsal durumuna dikkat edilmelidir.Omuzu tekrarlayan mesleki streslere maruz kalan boyacı, marangoz ve kaynakçılarda, kan dolaşımında bozukluk olan alkolik ve diyabetiklerde sık rastlanır.

Ağrı yapan nedenler
1-Tendinitler
2-Bursitler
3-Adesiv kapsülit
4-Fibrozit sendromu
5-Dejeneratif artrit
6-Travmatik(kırıklar) ve atletik zedelenmeler
7-Pleksus brakiyalis(sinir) yaralanmaları
8-Enfeksiyonlar
9-Tümörler
10-Boyun fıtıkları
11-Romatizmal hastalıklar(Ankilozan spondilit, Romatoid artrit)
12-Gut, diyabet(şeker hastalığı), hiperparatiroidizm
13-İç organ hastalıkları(kalp hastalıkları, safra kesesi hastalıkları)
14-Hastalık veya kalp ameliyatları sonrası kolun uzun süre hareketsiz kalması
15-Periartritik kişilik(Gergin , sıkıntılı ve hafif bir ağrıyı tolere edemeyecek kadar ağrı eşikleri düşük kişiler)

Klinik özellikler
Travma kroner arter hastalığı, kronik akciğer hastalığı, akciğer tümörleri, diyabetes mellitus(şeker hastalığı), servikal spinal bozukluklar(boyun hastalıkları) , uzun süre omuzun inmobilizasyonu(hareketsiz kalması) ve periatritik kişilik(gergin, sıkıntılı ve hafif bir ağrıyı tolere edemeyecek kadar ağrı eşikleri düşük kişiler)
Hasta ağrı nedeniyle uyuyamaz, omuz hareketleri her yöne, özellikle yana açılma kısıtlı ve ağrılıdır.Omuz hareketsiz, sabit bir şekilde tutulursa ağrı kesilir.

Değerlendirme
1- Ateş ve kilo kaybı varsa; ağrı istirahatde artıyorsa Dahiliye uzmanına müracaat ediniz

2- Omuz hareketleri kısıtlıysa Fizik Tedavi Uzmanına müracaat ediniz

Tedavi
Ağrılı dönem

1-Omuz bir askıyla ıstırahata alınmalıdır. Kol vücuda yapışık, el ve ön kol biraz yüksekte tutulmalıdır.

2-Yaklaşık 48 saat omuza buz uygulaması yapılmalıdır.(devamlı veya 3 saat arayla 20 dakika buz uygulaması)

3-Paracetamol veya antienflamatuar grubu ilaçlar kullanılabilinir.

4-Pasif hareket açıklığı egzersizleri yapılmalıdır.

Sağlam kol masa veya benzeri bir yere desteklenir, ağrılı kolla önden-yandan ve dairesel hareketler yapılır. Ortalama 4-5 dakika ve günde 3-4 defa uygulanır.

Az ağrılı dönem

1-Islak sıcak havlu uygulaması(3 saat arayla 20 dakika uygulanacak)

2-EGZERSİZLER

OMUZ HAREKETİNİ ARTIRICI EGZERSİZLER

Ayakta dik durun ve elinize uzunca bir sopa alın.Dirsekleri gergin tutarak ellerinizi yavaşca yukarıya kaldırın ve indirin.Aynı hareketi sopayı kalça arkasında tutarak geriye doğru tekrarleyın. Her iki harekettede dirseklerin düz tutulmasına dikkat edin.

Vücut duvara yan bakacak şekilde ayakta durulur.Parmak uçları duvara temas ettirilir, çıkabildiği en yüksek yere kadar parmaklar hareket ettirilerek, kol en yüksek seviyeye çıkarılır.

Yüz duvara bakacak şekilde ayakta durulur.Parmak uçları duvara temas ettirilir, çıkabildiği en yüksek yere kadar parmaklar hareket ettirilerek, kol en yüksek seviyeye çıkarılır.

OMUZ GÜÇLENDİRME EGZERSİZLERİ

Kol gövdeye bitişik, dirsek dik açıda durarak, sağlam el ile el bileği tutulur, hasta kol dirsekten dışarıya ve içeriye doğru itilir.

Duvara yan durulur: Kol gövdeye bitişik dirsek dik açıda kol duvara doğru itilir.

Kol gövdeye bitişik dirsek dik açıda kol düz olarak geriye doğru itilmeye çalışılır(Omuz hareket ettirilmeden dirsekle duvar itilir.)

Duvara doğru dönülür.Kol gövdeye bitişik dirsek dik açıda yumrukla duvar itilir.

GERME EGZERSİZLERİ
Kollarınız öne doğru uzanmış kısıtlı şekilde yüzüstü yatın ve omuzunuza doğru hafifce dönerek ağırlık verin.
Diz üstü çömelinir, kollar öne doğru düz olarak uzatılır, gövde yere yaklaştırılarak kolun üst iç kısmının gerildiğini hissedilir.Bu şekilde 10 sayana kadar durulur.
Bir sandalyenin arkasına tutulur, bacaklar, düz bir şekilde gövdeden öne doğru eğilinir, kollar düz tutulur, kolun iç yüzünde gerginlik hissedilir, bu şekilde 10 sayana kadar durulur.
Ayakta eller birbirine kenetlenir, gövde sabit dururken öne doğru uzanılarak sırtın gerildiği hissedilir, bu şekilde 10 sayana kadar durulur.
Ayakta kollar düz olarak arkada birleştirilir, kollar geriye doğru uzatılarak gerilir,bu şekilde 10 sayana kadar durulur.
Bir duvar köşesinde, bacaklar hafif ayrık dik durulur.Kollar dik olacak şekilde iki duvara dayanılır, ayaklar yerinden kıpırdamadan öne doğru gidilir,bu şekilde 10 sayana kadar durulur.

AKTİF OMUZ HAREKETLERİ
Sırtüstü yatılır, Kol dirsek ve omuz 90 derecelik açıyla harekete başlanır.Sağlam elle hasta el bileği kavranır, el bileğinden yukarı kaldırılır.
Sırtüstü yatılır.Eller baş üzerinde birleştirilir. Yukarı doğru kaldırılarak ense arkasına geçilir. Dirsekler yere yapıştırılır.

3-Eğitim.Ağrıyı meydana çıkaracak hareketlerden kaçınılmalıdır

Yüz felci nedir

Yüz Felci Ne Demektir: Yüz hareketlerini (dudak, yanak, kaş,göz çevresi) yapmamızı yüz siniri (fasial sinir) aracılığı ile sağlarız. Beyinden gelen hareket emirlerini yüz siniri, yüz kaslarına ileterek istediğimiz hareketleri yapmamızı sağlar. Eğer beyindeki veya yüz sinirindeki bazı hastalıklar bu iletiyi engellerse yüz felci oluşur ve yüz hareketleri kısmen ya da tamamen ortadan kaybolur. Yüz felci tıbbi olarak fasial paralizi olarak ismlendirilir.

Yüz Siniri Nerededir: Beyin ile beyin sapı arasında yüz sinirini oluşturacak lifler karışık bir şekilde gelir. Bu bölüm daha çok Nöroloji ile ilgilidir. Beyin sapından sonra yüz siniri kıvrımlı biryol izler. İç kulak yolundan geçerek, orta kulağında çevresini dolaşır ve kulak arkasından doğru birkaç dal halinde yüz kaslarına ulaşır. Yüz kaslarına ulaşmadan önce kulak önündeki tükrük bezinin içinden geçer. İç kulak yolundan geçerken işitme siniri ile birlikte bulunur.

Yolu boyunca bazı dallar verir ve bu dallar çeşitli görevler yaparlar. Gözyaşı bezinin salgısını, çene altındaki tükrük bezlerinin salgısını ve dilin tat hücrelerinin görev yapmasını da yüz sinirinin dalları sağlar.

Yüz Felcinin Nedenleri Nelerdir: Yüz felci beyinle beyin sapı arasındaki veya beyin sapından yüz kaslarına kadar olan bölümdeki birçok hastalığa bağlı olarak gelişebilir. Beyin-beyin sapı arasındaki yüz felci nedenleri genellikle beyin kanamasına bağlıdır ve nöroloji bölümünde incelenirler. Bu nedenlerle oluşan yüz felcine merkezi yüz felci denir. Beyin sapından sonraki yüz siniri hastalıklarında oluşan yüz felcine ise periferik yüz felci denir. Periferik yüz felci yapabilecek bir çok sebep vardır:
-Bell Paralizisi: En sık görülen yüz felci nedenidir. Nedeni aslında kesin değildir. Yüz sinirinin iç kulak çevresindeki bir bölümünde iltihap oluştuğu düşünülmektedir. Soğuk ve rüzgara maruz kalmanın etkili olduğu bilinmektedir.Sinirin fonksiyonunun kaybolması dışında bir bulgu yoktur. Başka nörolojik bulgu olmamasıyla teşhis konur. Genellikle tam olarak iyileşir.
-Ramsay-Hunt Sendromu: Virüslerin neden olduğu bir hastalıktır. Bell paralizisindeki bulgulara ilave olarak ağrı ve dış kulak yolunda bazı lezyonlar vardır. Tam iyileşme oranı Bell paralizisine göre biraz daha azdır.
-Orta Kulak İltihapları: Çocuklarda akut orta kulak iltihabı büyüklerde de kronik orta kulak iltihabı çevresindeki kemiği eriterek ya da mevcut açıklıklardan ulaşarak yüz sinirine ulaşabilir ve yüz felci yapabilir.
-Sistemik Hastalıklar: Şeker hastalığı, hipertansiyon, nörit(sinir iltihabı), vitamin eksikliği gibi vücudun diğer bölgalerinide ilgilendiren hastalıklar.
-Tümöral Hastalıklar: Yüz sinirinin kendisinde veya yolu boyunca geçtiği bölgelerdeki tümörler de yüz felci yapabilirler. Bu sinirler iyi ya da kötü huylu olabilirler. Yüz siniri, kaslara gitmeden önce kulak önündeki tükrük bezinin içinden de geçtiği için, bu tükrük bezi tümörleri de yüz felci yapabilir.
-Travmalar: Kulak çevresine veya yüze gelen travmalar (darbeler) yüz sinirini hasara uğratarak yüz felci yapabilirler.
-Ameliyatlar: Kafa içinde, kulakta veya tükrük bezinde başka sebeplerle yapılan ameliyatlar sırasında yüz siniri yaralanabilir.

Ne Gibi Belirtiler Olur: Yüz sinirinin çalışmamasının en belirgin bulgusu yüz hareketlerinin azlması veya kaybolmasıdır. Kaş kaldırma, göz kapama, diş gösterme, gülme, yanak şişirme gibi hareketler bozulur. Bunun dışında gözyaşı azalması, tükrük salgısının azalması, tat duyusunun bozulması, gürültüye duyarlılık artışı gibi bulgularda bulunabilir. Yüz felcini yapan asıl sebebe göre ilave bulgular görülebilir.

Muayenede Ne Görülür: Muayenede ilk göze çarpan hastanın yüz hareketlerini yapamamasıdır. En sık yüz felci nedeni olan Bell paralizisinde başka bulgu yoktur. Ancak diğer sebeplerde ilave bulgular olabilir. Bunlar arasında dış kulak yolunda lezyonlar, orta kulak iltihabı bulguları, diğer nörolojik bulgular sayılabilir. Orta kulak iltihabı veya bir orta kulak tümörü yoksa kulak muayenesi normal görülür.

Ne Gibi Tetkikler Yapılır: En sık görülen Bell paralizisi için muayenede başka bir hastalıktan şüphelenilmiyorsa genellikle bir tetkik yapılmaz. Ancak tedavide verilen ilaçların yan etkisi olarak tansiyon ve şeker yükselmesi olabildiği için tansiyon ve açlık kan şekeri ölçümleri yapılabilir. genel olarak yapılabilecek tetkikler şunlardır:
-Açlık kan şekeri, tansiyon, kolesterol ölçümleri
-Kafa içinde veya tükrük bezi tümörlerinden şüpheleniliyorsa bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans
-İşitme testleri
-Gözyaşı miktarının test edilmesi (schirmer testi)
-EMG
-Elektrofizyolojik testler adı verilen ve sinir ileti hızını yada sinirin hastalanma yüzdesini göstermeye yarayan testler (Bu testler özellikle tedavi için ameliyat düşünülüyorsa uygulanır).

Teşhis Nasıl Konur: Yüz Felci teşhisi hastanın yüz hareketlerinin bozulduğunun görülmesi ile konur. Ancak önemli olan asıl sebebin ne olduğudur. Bunu araştırmak için şüphelenilen duruma uygun tetkikler yapılır ve bir hastalık bulunursa onun tedavisi yapılır. Eğer ilk muayene sırasında yüz felci dışında bir bulgu bulunmadıysa kan şekeri ve tansiyon ölçümleri yapılır ve Bell paralizisi olduğu düşünülerek tedaviye başlanır. İlaç tedavisi ile geçmeyen veye tekrar eden durumlarda özellikle bilgisayarlı tomografi veya manyetik resonans gibi tetkikler başta olmak üzere araştırmalar yapılabilir.

Nasıl Tedavi Edilir: Yüz felcinin tedaviside yine sebebe göre yapılır. Bell paralizisinde tedavi ilaç tedavisidir. Hastanın diğer hastalıkları izin verirse (tansiyon, şeker yüksekliği veya mide problemleri) kortikosteroidler ve B vitamini ilaçlar verilir. Buna ilave olarak mide için ilaçlar, göz kurumalarını önlemek için yapay gözyaşı veya antibiyotikli kremler verilir. Hastanın dikkat etmesi gereken durumlar olarak yüz kasları üzerine masaj yapılması, sıcak uygulamaları, yüz kaslarını hareket ettirmek için sakız çiğnenmesi sayılabilir. Ramsay-Hunt sendromunda ilave olarak virüslere karşı da ilaç verilir. Eğer yüz felcinin başka bir sebebi bulunursa bu hastalık ilaç ya da ameliyatla tedavi edilir. Bu tedaviler o hastalıkla ilgili bölümlerde anlatılmıştır. Örneğin iç kulak tümörleri veya kronik orta kulak iltihaplarına bağlı yüz felçleri ameliyat gerketiren hastalıklarken, akut orta kulak iltihabına bağlı yüz felci kulak zarını çizmek ve antibiyotik ile tedavi edilir.

Ameliyat Gerekli midir?: Yüz felcinin bazı sebepleri ameliyat gerektirir. Yukarıda da bahsedildiği gibi tümör (kafa içinde veya tükrük bezlerinde), kronik orta kulak iltihapları ameliyat gerektirir. Ancak genellikle ilaçla tedavi edilen Bell paralizisi gibi hastalıklarda bazen ameliyat gerektirir. Ne zaman ameliyat gerektiği kesinlik kazanmış bir konu değildir. Buna karar verirken ilaca ne derece yanıt alındığı, yüz felcinin derecesi, elektrofizyolojik testlerin sonuçları ve başlangıçtan beri geçen zaman dikkate alınarak karar verilir. Bu karar doktorunuz tarafından uygun şekilde alınacaktır.

Ne Gibi Ameliyatlar Yapılmaktadır: Yüz felci sebebine göre değişik ameliyatlar yapılmaktadır. İç kulak tümörlerinde kafa kemiklerini açarak ya da kulak arkasından girerek tümör çıkartılmaya çalışılır. Bazı iç kulak tümörlerinde henüz yüz felci gelişmemişse de ameliyat sonrası oluşabilir. Yüz sinirinden kaynaklanan bir tümör varsa tümörle beraber sinirin bir kısmıda çıkarılır. Geride kalan sinir kısmı onarılmaya çalışılır ancak bunu için bazen başka sinirleri yüz sinirleriyle birleştirmek gerekebilir. Kronik orta kulak iltihaplarına bağlı yüz felcinde orta kulaktaki iltihap temizlenir ve yüz sinirini saran kılıf açılarak iltihabın temizlenmesi sağlanır. Tükrük bezi tümörlerine bağlı yüz felcinde tükrük bezi ile beraber yine sinirin tümörle tutulan kısmıda çıkarılır. Bell paralizisi veya Ramsay-Hunt sendromundaki yüz felcinde ilaç tedavisinin sonucuna göre eğer ameliyat gerekirse genellikle yapılan işlem kulak arkasından girilerek sinire ulaşmak ve etrafındaki kılıfı açmaktır.
Yüz sinirinin ilaçla ya da ameliyatla tedavi edilemeyeceği görüldüğünde bazı yardımcı ameliyatlar yapılır. Bunlar arasında başka sinirlerle hareket eden kasların yüze transferi, başka sinirlerin yüz sinirine birleştirilmesi, göz kapaklarına altın ağırlık yerleştirilmesiile gözlerin kapanmasının sağlanması gibi ameliyatlar yapılabilir.

Fizik Tedavi Gerekli midir?: Yüz kaslarına fizik tedavi yöntemlerinin uygulanması yüz sinirine yeniden fonksiyon kazandıran yöntemler değildir. Ancak özellikle uzun süren yüz felçlerinde yüz kasları hareketsizlikten güçsüzleşirler ve daha sonra yüz siniri çalışsa bile yüzde asimetri ve güç kaybı olabilir. Bu nedenle hastanın kendi kendine uygulayabileceği masaj ve sakız çiğneme dışında fizik tedavi uygulanması önerilmektedir.

Prostat kanseri

Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserdir. Erkeklerde akciğer kanserlerinden sonra 2 nci sırada ölüme neden olan kanserdir. 50 yaşın altında çok nadirdir. Genellikle 70 yaşından sonra görülür ve yaş ilerledikçe sıklığı artar.
Prostatta geliştikten sonra çevre dokulara yayılabilir. Bir diğer yayılma yolu kan yoluyladır. Kanserli hücreler bu yol ile kısa zamanda Akcigere ve kemiklere yayılır

Belirtiler:
Erken devrede belirti vermez. Belirtiler ancak idrar yolunu tıkadıktan sonra ortaya çıkar. İdrar şikayetleri vardır. Zor idrar yapma, sık idrara çıkma, gece idrara kalkma şikayetleri daima bulunur.

Tetkikler:
Prostat Spesifik Antijeni (PSA) adlı tetkik ile prostat kanseri teşhisi konmaya çalışılır. Bu tetkik hem teşhis koyucu hemde tedavinin seyri hakında bilgi verir.
Ultrason ve Bilgisayarlı Tomografi: Hem prostat kanserini gösterme hemde yayılma derecesini anlamada önemli tetkiklerdir. Düz ve ilaçlı rontgen filimleri kanserin kemiklere veya akcigerlere yayılıp yayılmadığını anlamak için çekilir. Prostat kanserinden şüphelenildiği zaman iğne ile prostattan parça alınıp patolojide incelenilir.

Tedavi:
Cerrahi Tedavi:Prostat dışına taşmamış kanserlerde yapılır. Prostat dokusu ve çevre dokuları ve organlar olduğu gibi çıkarılır.
Şua Tedavisi (Radyoterapi) Dışarıdan belirli derecelerde ışın verilir. Böylece kanser hücreleri öldürülmeye çalışılır.
Hormon Tedavisi: İleri devre prostat kanserlerinde uygulanılır.
Testislerin alınması: Erkeklik hormonu (Testesteron) un prostat kanseri oluşumunda direk etkisi vardır. Erkeklik hormonuda testislerden salğılandığı için amaliyatla testisler alınır. Böylece prostat kanserini alevlendiren erkeklik hormonu kaynağı kurutulmaya çalışılır
İlaç tedavisi: (Kemoterapi) Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar prostat kanserinde de kullanılır.

PROSTAT KANSERİ HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR

Prostat nasıl bir organdır, işlevleri nelerdir?
Prostat bezi erkek genital organlarından biri olup idrar kesesinin hemen altında, makatın önünde bulunur. İdrar kanalı prostat bezinin ortasından geçer. Testislerden salgılanan spermlerin olduğu sıvıyı boşaltan kanal prostatın içinden geçen idrar kanalına açılır. Prostatın salgısıda meninin bir bölümünü oluşturur. Prostat PSA adı verilen bir protein salgılar, bu protein meni ile birlikte atılır. Kandaki normal değeri 4ng/ml nin altıdır. Prostat hastalıkları PSA nın kandaki seviyesinin yükselmesine neden olurlar. Prostat kanserinde de bu artış daha fazla olur. Erkeklerde yaş arttıkça prostat bezi büyüyebilir ve idrar kanalını tıkayabilir. Bu durum idrar yapmada güçlük ile kendini gösterir. Bu hastalığa selim prostat büyümesi adı verilir. Bu aslında kanser olmamasına rağmen, prostat kanseri de aynı şikayetlere neden olabileceğinden kanser olmadığı gösterilmelidir.

Prostat kanseri nedir?
Prostat kanseri prostatı oluşturan hücrelerin kontrolsüz bir şekilde, gerekmediği halde çoğalmasıdır. Dünyada erkeklerde en sık görülen kanser türüdür.Yaşlı erkeklerin hastalığıdır.

Prostat kanseri için risk faktörleri nelerdir?
En güçlü risk faktörleri ileri yaş ve siyah ırktan olmaktır. Yaş arttıkça risk artar. Ailesinde, özellikle birinci derece akrabalarında prostat kanseri olanların prostat kanserine yakalanma oranı olmayanlara göre daha fazladır. Gerçek anlamda kalıtsal prostat kanseri çok nadirdir ve genellikle 55 yaşın altındaki erkeklerde görülür. Bazı çalışmalar diyetle alınan yağın prostat kanserine yakalanma riskini arttırdığını öne sürmüşlerse de bu henüz tam olarak kanıtlanmamıştır.

Prostat kanserinin belirtileri nelerdir?
Erken evredeki prostat kanseri belirti vermeyebilir. Aşağıda sayılan şikayetlerden herhangi biri olduğunda mutlaka bir doktora başvurulması gereklidir.

*Sık idrara çıkma (özellikle geceleri)
*İdrar yaparken zorlanma
*İnce ve kesintili idrar yapma
*İdrar yaparken acı veya ağrı duyma
*İdrarda kan görme
*Sırt, kalça ve bel ağrısı

Erken teşhis mümkün müdür?
50 yaştan başlamak üzere her erkek her yıl bir doktora rektumdan (makattan) parmakla muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA baktırmalıdır. Bu şekilde henüz belirti vermemiş, hastada şikayete yol açmamış erken evredeki prostat kanseri yakalanabilmektedir. Eğer doktor muayenesinde şüpheli bir bulguya rastlar veya PSA değeri 4ng/ml’nin üzerinde olursa ileri tetkikler istenir.

Teşhis nasıl koyulur?
Yukarıda sayılan şikayetlerle başvuran hastaları doktor eldiven giyerek rektumdan parmağı ile muayene eder. Buna parmakla rektal muayene adı verilir. Bu muayene ile doktor rektumun hemen önünde bulunan prostat bezini hissederek büyüklüğü ve kıvamı hakkında bilgi sahibi olur. Ayrıca rektum içinden yapılan ultrason tetkiki (transrektal ultrasonografi) ile de prostat hakkında fikir elde edilebilir. Eğer doktor yaptığı muayene ve istediği tetkikleri (kandaki PSA ve transrektal ultrasonografi) şüpheli bulursa, prostattan iğne ile parça alarak (biyopsi) mikroskop altında incelenmesini isteyebilir. Bu işleme ince iğne aspirasyon biyopsisi denir. Anestezi gerektirmez. Bu işlemin yan etkisi olarak her 200 hastadan 1 tanesinde biyopsi sonrası prostat enfeksiyonu gelişebilir. İdrarda ve büyük tuvalette kan görülmesi işlemden sonraki 2-3 gün devam edebilir. İşlemden sonraki ilk 2-3 haftada meni kanlı gelebilir. Eğer biyopsi negatif gelirse bu hastalar 6 ila 12 ay aralarla muayene ve PSA testi ile izlenirler.
Eğer biyopside prostat kanseri teşhis edilirse, bir ürolog veya medikal onkolog pek çok faktörü göz önüne alarak tedavi planını belirler. Radyasyon onkologlarının da bu planlamada katkıları olabilir. Tedavi planlanmasında göz önünde bulundurulan en önemli unsurlar hastalığın ne kadar ilerlemiş olduğu yani evresi ve hastanın genel durumudur.

Hastalığın evreleri nelerdir?
Hastalık teşhis edildikten sonra, vücutta prostat dışında başka yerlere yayılıp yayılmadığını görmek için ek testler yapılır. Böylece hastalığın evresi belirlenmiş olur. Doktor bu amaçla bir akciğer grafisi, kemik sintigrafisi ve kan testleri isteyebilir.
Kanserin geliştiği organın dışına çıkıp başka bölgelere sıçramasına metastaz denir. Prostat kanseri komşuluk yolu ile meni kesesi (seminal vesicle), lenf dolaşımı ile lenf bezlerine ve kan dolaşımı ile kemiklere yayılabilir. En çok bel kemiklerine gider fakat kafa kemiklerine ve kaburga kemiklerine de sıçrayabilir. Daha nadir olarak karaciğer ve akciğerlere de yayılabilir.

Evre 1 hastalıkta, hastaların şikayeti olmaz ve kanser muayenede de saptanmaz. Tanı genellikle başka nedenlerle yapılan ameliyatlar sonrasında tesadüfen konur. Kanser hücreleri prostat dışına çıkmamışlardır.

Evre 2 hastalıkta, tanı genellikle ya kanda PSA seviyesi yükselmiş olduğu ya da makattan muayene sırasında prostat büyük olarak bulunduğu için yapılan ince iğne aspirasyon biyopsisi ile konur. Hastalık prostat bezi dışına çıkmamıştır.

Evre 3 hastalıkta, kanser hücreleri prostatı saran kapsülün dışına çıkıp prostatın yakın çevresindeki dokulara yayılmışlardır .

Evre 4 hastalıkta kanser hücreleri prostat dışında lenf bezlerine veya kemik, karaciğer ve akciğer gibi organlara sıçramıştır.

Nüks Hastalık:Tedavi edildikten sonra (ya tekrar prostatta ya da diğer organların birinde) hastalığın geri gelmesidir.

Tedavi şekilleri nelerdir?
Cerrahi Tedavi
Ameliyatla kanserli dokunun çıkarılması en sık kullanılan tedavi türüdür. Genellikle 70 yaşından genç, genel durumu iyi olan hastalarda, eğer hasta da kabul ederse tercih edilir. Bir kaç şekilde yapılabilir.
Radikal Prostatektomi: Prostat bezinin etrafındaki bazı dokularla birlikte alınmasıdır. Radikal prostatektomi karnın alt tarafından bir kesi ile yapılırsa retropubik, anüs ile skrotum (testisleri saran deri) arasından bir kesi ile yapılırsa perinanal prostatektomi adını alır. İdrar kaçırma ve cinsel güçte azalma (impotans) en sık rastlanan ameliyat sonrası sorunlardır.
Transüretral rezeksiyon (TUR): İdrarı dışarı attığımız kanal (üretra) içine bir aletle girerek, prostata ulaşılıp, kanserli dokuyu alma işlemine verilen addır. Genellikle ana tedavi öncesinde hastanın şikayetlerini gidermek amacı ile veya diğer medikal hastalıkları nedeni ile radikal prostatektomi ameliyatını olamayacak hastalarda yapılır.
Kriyocerrahi: Kanser hücrelerinin dondurularak öldürülme yöntemidir. Ülkemizde her merkezde yapılabilen bir tedavi değildir.

Radyasyon tedavisi:
Tümör hücrelerinin ölmesini ve tümörün küçülmesini sağlar. Işın tedavisi vücut dışında bir makinadan ya da kanserli doku içine yerleştirilen materyaller (radyoizotop) aracılığı ile verilebilir. Işın tedavisi alan hastalarda impotans gelişebilir.

Hormon Tedavisi:
Kanser hücrelerinin büyümesini durdurmak amacı ile hormon verilmesidir. Pek çok şekilde verilebilir. Testosteron gibi erkek hormonları prostat kanseri hücrelerinin büyümesini sağlarlar. Testesteron üretimini dolaylı olarak engelleyen bazı maddeler (LHRH analogları gibi) veya anti-androjen ilaçlar kullanılabilir. LHRH analogları hipofiz bezi aracılığıyla etki eder ve dolaylı olarak testesteron üretimini engellerler. Anti-androjenler ise erkeklik hormonlarının etkilerini bloke ederler. Testesteron üretimi büyük oranda testislerde olduğundan bazen testislerin ameliyatla alınması gerekebilir, buna ise orşiektomi denir.

Kemoterapi:
Kemoterapi, kanser hücrelerini ilaçlarla öldürmeyi amaçlar. Kemoterapi damardan sıvı seklinde veya ağızdan hap olarak verilebilir. Kemoterapi vücuttaki kan dolaşımına katılarak, prostat dışına yayılmış kanser hücrelerine de etki eder. Bugün kemoterapinin prostat kanserinin tedavisinde önemli bir değeri yoktur, ancak yapılmakta olan klinik çalışmalar bu kansere daha etkili ilaçların bulunması yönünde devam etmektedir. Yukarıda sayılan tedavi seçeneklerini alıp fayda görmeyen hasta grubunda kemoterapinin etkinliği ile ilgili çalışmalar sürmektedir.

Evreye göre tedavi seçenekleri nelerdir?
Evre 1 ve 2 için;

Eğer hastanın şikayeti yoksa ve tümör yavaş büyüyorsa doktor hiçbir tedavi vermeden hastayı takip etmek isteyebilir ya da radyasyon tedavisi verilebilir veya radikal prostatektomi yapılabilir.

Evre 3 için ;

Hormon veya radyasyon tedavisi verilebilir. Hormon tedavisi ışın tedavisine ek olarak da verilebilir. Başka bir seçenek olarak radikal prostatektomi yapılabilir. Genellikle pelvik lenf bezi diseksiyonu da yapılır, ameliyat sonrası ışın tedavisi de verilebilir. Hastanın şikayeti yoksa ve tümör yavaş büyüyorsa doktor tedavi vermeden izlemeyi isteyebilir.
Eğer hasta tedavisi için ameliyat veya ışın tedavisi alamayacak durumda ise sadece şikayetlerini geçirebilmek amacı ile destek tedavisi verilebilir ki buna palyatif tedavi denir. Palyatif amaçlı olarak radyasyon, hormon tedavileri, kriyocerrahi ve transüretral rezeksiyon gibi tedaviler uygulanabilir.

Evre 4 için;

Bu evrede hormon tedavisi veya radyasyon tedavisi verilebilir. Kansere bağlı şikayetleri (örneğin idrara zor çıkma gibi) rahatlatmak amacıyla ameliyatlar yapılabilir. Eğer hasta yaşlıysa, başka ciddi tıbbi rahatsızlığı varsa ve hastanın önemli bir şikayeti de yok ise, mevcut olan tedavi seçeneklerinin yan etkilerini bu durumda kaldıramayacağını düşünerek doktor hastayı tedavisiz izlemek isteyebilir. Eğer hastanın şikayetleri devam ediyor ve hormon tedavisine yanıt alınamıyorsa hasta tedavide umut vadeden, sistemik kemoterapi içeren klinik çalışmalara dahil edilebilir. Kemik metastazları için ışın tedavisi verilmesi hastanın ağrı şikayatlerini azaltır.

Nüks hastalık için;

Bu aşamada tedavi seçimi, örneğin hastanın önceden hangi tedaviyi aldığı gibi pek çok faktöre bağlıdır. Eğer hastanın önceden ameliyatla prostatı alınmışsa ve kanser yine ayni bölgede ve küçük bir alanda geri gelmişse ışın tedavisi verilebilir. Eğer hastalık vücudun diğer bölgelerine sıçramışsa hormon tedavisi uygun olacaktır. Bu aşamada kemik ağrısı gibi hastalığa bağlı şikayetleri geçirmek için radyasyon tedavisi veya kemoterapi de verilebilir. Hastalar değişik kemoterapi ilaçlarını içeren klinik çalışmalarda yer almayı isteyebilirler.

ÖNEMLİ UYARILAR
·Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserdir.

·Daha çok yaşlı erkeklerin hastalığıdır.

·Sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma, ince ve kesintili idrar yapma, idrar yaparken acı veya ağrı duyma, idrarda kan görme, sırt , kalça ve bel ağrısı olan erkekler mutlaka bir üroloğa başvurmalıdır .

Hastalığı erken evrelerde yakalayabilmek için 50 yaştan başlamak üzere her erkek her yıl bir doktora rektumdan (makattan) parmakla muayenesini yaptırmalı ve kanda PSA baktırmalıdır.

16 Şubat 2008 Cumartesi

Süt dişlerinin önemi nedir

Süt dişlerinin birinci görevi çocuğun düzgün beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Bunların yanında aşağıdaki gibi bir görüntü, hiç kimsenin çocuğunda görmek istemeyeceği ciddi estetik sorunlara yol açmaktadır.

Süt dişleri kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik yapmaktadırlar.
Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır.