Astım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Astım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Şubat 2008 Cumartesi

Astım Hastalıgı

Tanım :
Bronş astması, bronşial astım, allerjik astım gibi isimler de alan hastalık genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak gelişen, solunum yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Bronşial astım, inflamasyona bağlı olarak solunum yollarının kasılması ve buna bağlı olarak daralması ile karakterize olup, bu daralma geri dönüşümlüdür, akut atak geçtiği dönemde hava yolları eski durumuna dönmektedir. Ayrıca hava yollarında aşırı ve koyu salgılara bağlı olarak mukus tıkaç, tekrarlayan ataklar neticesinde hava yolu duvarlarında kalınlaşma da darlığı artırmakta ve nefes darlığı atakları şiddetlenmektedir.

Sıklık :
Ülkemizde astım görülme sıklığı erişkinlerde % 2-4, çocukluk çağında ise %5-8 arasında değişmektedir. Astım olgularının büyük çoğunluğu 10 yaşın altında ortaya çıkmakla birlikte her yaşta kendini gösterebilmektedir. Çocukluk çağında erkek cinsiyette daha fazla görülmektedir, erkek/kız oranı çocukluk çağında 3/1 olurken, gençlerde bu oran 1,3/1 değerlerine kadar düşmektedir. İleri yaşlarda ise aradaki fark ortadan kalkmakta ve daha sonra kadınlarda daha fazla görülmektedir.
Etkenler :
1. Genetik faktörler : Astım hastalığının bilinen en önemli risk faktörü atopi, yani allerjik bünyedir. Atopinin ortaya çıkmasında ise genetik faktörlerin önemli rolleri vardır. Kalıtımın % 40-60 vakada rol oynadığı tahmin edilmektedir. Astımlı hastaların çoğunun yakın akrabalarında astım ya da diğer allerjik hastalıklardan bir ya da birkaçının olduğu tespit edilmektedir, ancak bu tüm olgular için geçerli değildir. Bazı vakalarda kişi veya ailesi allerjik bir durum tarif etmemektedir. Astımlı bir annenin çocuğunda astım görülme sıklığı %20-30’lara çıkarken, hem anne hem de baba astım ise bu oran % 60-70 değerlerine ulaşmaktadır.
2. Çevresel faktörler : Ev içinde ve dış ortamda atmosfer kirliliği ve allerjen yoğunluğunun artması astım sıklığının artışında önemli birer faktördürler. Genetik faktörlerden bağımsız olarak, yaşamın ilk bir yılında çevresel kaynaklı allerjenler ile yoğun temas astım gelişiminde ciddi ve önemli bir faktördür.
Dış allerjenler vücuda genellikle solunum yoluyla, nadiren sindirim yoluyla girerler. Solunum yolu ile vücuda alınan allerjenlerin başında ev tozu akarları gelir. Dermatophagoides farinae ve Dermatophagoides pteronyssinus isimli bu ev akarları ev tozları içinde yaşayan, gözle görülemeyecek kadar küçük canlılardır. Akarlar besinlerini insan deri döküntülerinden, sularını da insanların nefeslerindeki nemden sağlarlar. Nemli ortamda çok daha kolay ürerler. Akarların dışkıları, salgıları ve ölü dokuları allerjen özelliklere sahiptirler. Bu canlılar halı, kilim, yatak, yorgan, yastık kılıfı gibi ortamlarda çok daha kolay barınır ve ürerler.
Polenler dış ortamdan vücuda alınan diğer önemli allerjenlerdir. Yabani ot, çimen, ağaçlar gibi tüm bitkilerden kaynaklanan polenler vücuda solunum yolu ile alınarak astım atağına neden olabilirler. Polenlere bağlı astım mevsimlerle ilişkili olarak kendini gösterir ve çiçek açma dönemlerinde daha sıkça karşımıza çıkmaktadırlar.
Küf mantarları ise iç ve dış ortamda rutubetli yerlerde bulunurlar ve astımın risk faktörleri arasında yer alırlar. Ev içerisinde en çok banyo, çatı ve bodrum katları gibi nemli bölgelerde barınırlar.
Kedi, köpek, tavuk, güvercin, at gibi hayvanların tüyleri ve kılları da birer allerjendir ve yakın temastaki astımlı bireyler için önemli birer risk faktörüdürler.
Sindirim yolu ile vücuda alınan allejenlerin başında yumurta, süt, balık, kabuklu deniz hayvanları, çikolata gibi besin maddeleri ile her türlü tatlandırıcı, renklendirici ve koruyucu katkı maddeleri bulunan gıda maddeleri gelir. Besinlerle oluşan allerjik tablolar daha ziyade çocuklarda kendini göstermektedir.
Çok önemli bir risk faktörü de sigaradır. Sigara dumanında bulunan 4000’e yakın gaz, duman ve partikül yapısındaki kimyasal maddeler astımın oluşumunda önemli rol oynarlar. Yapılan çalışmalarda gebeliği sırasında sigara içen annelerin bebeklerinin kanında allerjiye bağlı IgE’nin yüksek bulunduğu ve bu bebeklerde allerjik hastalık riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir. Ayrıca annesi sigara içen bebeklerde solunum yolu hastalıklarının ve astımın daha sık görüldüğü belirtilmektedir. Sigara içen ya da sigara içilen ortamda bulunan astımlı hastaların tedavisi de çok zor olmaktadır.
Hava kirliliği allerjenlere karşı kişinin daha duyarlı olmasını sağlar ve astımın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Çevre havasını kirleten endüstriyel maddeler ve gazlar, evde kullanılan sobalardan kaynaklanan dumanların yanı sıra parfüm, deodorant gibi kozmetik ürünler de astım gelişiminde risk faktörleridir.
Ani ısı değişiklikleri, soğuk hava gibi meteorolojik faktörler de astım gelişiminde rol oynamaktadır.
3. Solunum yolu enfeksiyonları : Çevresel faktörler arasında da sayabileceğimiz solunum yolu enfeksiyonları astım atağını tetiklemektedir. Bu enfeksiyonlar vakaların yaklaşık % 40’ında etken olarak izlenmektedir.
Bebeklik çağında geçirilmiş olan Respiratuar sinsityal virus enfeksiyonlarının allerjik tablolar ve astımın ortaya çıkmasında rol oynayabileceğini gösteren bulgular olmasına karşın, viral solunum yolu enfeksiyonlarının astıma neden olduğu görüşü ispatlanmamıştır. Ancak bilinen bir gerçek, viral enfeksiyonlar solunum yolu iç duvarında harabiyete neden olmakta ve solunumla alınan allerjenler ya da diğer etkenlerin kolayca solunum yollarına ulaşmasına neden olmaktadır. Böylece allerjene karşı duyarlılık kolaylaşmaktadır.
Sigara içimi ve hava kirliliği enfeksiyonlara karşı direnci azaltarak viral solunum yolu enfeksiyonlarının oluşmasında ve astım ataklarında rol oynamaktadır.
4. Psikolojik faktörler : Vakalarının yaklaşık 1/3’ünde sıkıntı, stres, korku, heyecan gibi psikolojik faktörler astım ataklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
5. Hormonal faktörler : Vakaların az bir kısmında hormonal sistemin rolü düşünülmektedir. Çocukluk çağında başlamış olan astım olguları ergenlik dönemi ile geçebilmektedir. Bunun aksine ergenlik dönemi ile başlayan astım olguları da vardır. Gebelik iki yönlü etki yapabilir, gebelikte bazen astım atakları daha ağır bir hal alabilir, ancak ikinci aydan itibaren ataklar hafifler ve seyrekleşir.
6. Diğer etkenler : Hamile kadınların beslenme bozuklukları anne karnındaki bebeklerin beslenmesinde bozulmaya neden olmaktadır. Bu tür anne rahminde beslenme bozukluğu olan bebeklerde doğum sonrasında gelişme gerilikleri gözlenebilmekte ve kanda allerji ile ilgili olan eozinofil protein X değerleri yüksek bulunabilmektedir. Bu bebeklerde doğum sonrası da olsa astım ve diğer allerjik hastalıkların daha sık görüldüğü varsayılmaktadır.
Aspirin, morfin gibi bazı ilaçlar da astım atağının başlamasına neden olabilmektedirler.
Şikayetler :
Hastaların en önemli yakınmaları nefes ve hışıltılı solunumdur. Olguların büyük çoğunluğunda nefes darlığı gece gelir. Nedeni de yastık, yorgan gibi malzemelerde bulunan ev tozu akarları, yün gibi allerjenlerin yoğun bir şekilde solunması ile akciğerlere ulaşmasıdır. Ayrıca geceleri vücutta gelişen hormonal ve sinirsel değişiklikler de gece nefes darlığı gelişiminden sorumlu olabilir.
Hastaların bazılarında tek ve ilk şikayet uzun süre devam eden kuru öksürük olabilir. Nedensiz olarak, ataklar şeklinde ortaya çıkan ve özellikle gece hastayı uykudan uyandıran kuru öksürükler astım hastalığını akla getirmelidir. Şiddetli öksürükten sonra hastalar bazen balgam çıkarabilirler ve balgam çıkardıktan sonra rahatladıklarını ifade ederler. Öksürük nöbeti sırasında bayılma görülebilir.
Bazı hastalarda nöbet sırasında ya da nöbet aralarında morarmalar fark edilebilir ve hava açlığının göstergesidir. Hastalar ayrıca karın şişkinliği, çarpıntı ve diğer allerjik belirtilerden (burun tıkanıklığı ya da akıntısı, gözde sulanma, kızarıklık veya kaşıntı vs) yakınabilirler.
Fizik Bulgular :
Astım atağı dışında gelen bir hastanın fizik muayenesinde genellikle herhangi bir bulguya rastlanmaz. Hastalığın başlangıç dönemlerinde ya da çok hafif seyrettiği durumlarda muayene bulguları çok zayıf olabilir.
Atak esnasında başvurmuş olan bir hastanın muayenesinde solunum sıkıntısı belirgin olarak izlenir. Atağın şiddetine göre yardımcı solunum kasları da faaliyete geçer. Hasta yatırıldığında solunum sıkıntısının arttığı izlenebilir.
Astım atağı ile gelmiş olan hastada hışıltılı solunum vardır ve akciğerleri dinlendiğinde ronküs denilen ve solunum havasının dar bir alandan geçmesine bağlı anormal sollunum sesleri duyulur. Çok şiddetli astım atağında muayene bulguları çok azalır ve solunum sesleri hiç duyulamayabilir.
Hastalarda ellerde, dudaklarda morarmalar izlenebilir, kalp atım sayısında artış tespit edilebilir. Ağır astım ataklarında tansiyon düşebileceği gibi, bazı ataklarda tansiyon yüksekliği de gelişebilir.
Tanı :
Astım bronşiale tanısı için hastanın hikayesi, muayene bulguları ve laboratuar testleri yol göstericidir. Tüm bunlara rağmen astım tanısına ulaşmak kolay olmayabilir.
Nefes darlığı, hışıltılı solunum ya da uzun süre devam eden kuru öksürük nedeniyle gelen hastanın fizik muayene bulgularının normal veya anormal olmasına bakılmaksızın laboratuar yöntemlerine başvurulmalıdır. Muayene bulguları astım lehine olan hastalarda tanıya ulaşmak daha kolaydır, ancak ataklar arasında gelmiş olan ya da muayene bulguları zayıf olan hastalarda tanı daha da güçleşmektedir.
Her hastaya akciğer grafisi çekilmelidir, unutulmamalıdır ki bazen iltihabi durumlarda ve diğer bazı akciğer hastalıklarında tablo astımı taklit edebilir. Astım bronşialede akciğer grafisi genellikle normaldir.
Astım tanısına destek amacıyla ve diğer hastalıklardan ayırıcı tanısında bazı kan tetkikleri istenebilir.
Astımın kesin tanısı solunum fonksiyon testi ile konulur. Akciğere giren ve çıkan hava miktarlarını ölçme esasına dayanan solunum fonksiyon testinde, astımlı hastalarda belirgin bozulmalar izlenebilir.
Solunum fonksiyon testleri geri dönüşümlü hava yolu daralmalarını gösterebilir. Salbutamol veya Terbutalin ile yapılan bronkodilatasyon testi yol göstericidir. 100 mcg Salbutamol ya da 500 mcg Terbutalin inhalasyon verildikten 10-15 dakika sonra tekrarlanan solunum fonksiyon testinde birinci saniyede dışarı verilen hava miktarında (FEV1), ilaçsız yapılan testteki değere oranla %12 ve/veya 200 ml üzerinde bir artış olması astım tanısını koydurur.
Bazı hastalarda bu erken reversibilite testi negatif çıkabilir. Bu durumda hasta steroid tedavisine alınır ve 2-6 haftalık tedavi sonrası solunum fonksiyon testi tekrarlanır. Geç reversibilite testi dediğimiz bu değerlendirmede FEV1’de %12 veya üzeri bir artış olması astım tanısını teyit eder.
Solunum fonksiyon testi normal olan erişkinlerde ya da bu testi doğru başaramayan çocuklarda tanı için PEF izlemi yapılabilir. Burada hastadan sabah ve akşam saatlerinde ve şikayetlerinin olduğu dönemlerde PEF ölçümü yapması istenir. Günlük PEF değişkenliğinin %20 ve üzerinde olması anlamlıdır.
Tüm bunlara rağmen astım tanısı konulamayan vakalar da olabilir. Bu hastalarda bronş provokasyon testi uygulanması gerekmektedir. Bu testte solunum yollarına artan dozlarda solunum yolu ile Metakolin ya da Histamin maddeleri veya allerjik reaksiyona neden olduğu düşünülen madde verilir. Bu maddelerin verilmesinden sonra tekrarlanan solunum fonksiyon testinde FEV1 değerinde %20 ve üzeri azalma tespit edilirse bronş provokasyon testi pozitif denir ve astım tanısı koydurur.
Kişinin allerjik durumunun değerlendirilmesi için allerji testleri yapılmalıdır. Standart bir allerji testi için 10-15 arası allerjen kullanılması yeterlidir. O bölgeye uygun bitki polenleri, ev hayvanı antijenleri, ev tozu akarları ve küf mantarı allerjenleri testte kullanılır. Çocuk hastalarda kullanılan gıda allerjenlerinin, erişkinlerde kullanılmasına gerek yoktur. 5 yaş altı çocuk grubunda allerji testi uygulamaları anlamlı değildir.
Hastalara allerji deri testi yapılmasının asıl amacı, allerjik astımlıları ayırmak ve bu kişilerin duyarlı oldukları allerjenlerden uzaklaşmasını sağlamaktır. Etken allerjenden korunma tedavide birinci basamağı oluşturmaktadır. Ülkemizde en sık olarak ev tozu akarlarına karşı duyarlılık tespit edilmektedir.
Tedavi:
Tedavinin amacı, hastaya astım ile ilgili şikayetlerinin olmadığı ya da en az düzeyde şikayetin olduğu bir yaşam sağlamak olmalıdır. Hasta normal bir yaşam aktivitesi gösterebilecek düzeye gelebilmelidir.
Tedavide birinci basamak korunmadır. Kişi duyarlı olduğu allerjenlerden uzaklaşmalı, şikayetlerin başlamasına ve atakların ortaya çıkmasına neden olacak etken ve olaylardan sakınmalıdır.
Astım tedavisinde solunum yoluyla verilen ilaçlar öncelikle tercih edilmelidir. Solunum yolu ile ilaç kullanamayan hastalarda diğer tedavi yollarına (tablet, ampul vs.) başvurulmalıdır.
Astımın ilaçla tedavisinde birinci seçenek ilaç solunum yolu ile alınan steroidler olmalıdır. Uzun etkili beta-2 agonist ilaçlar, lökotrien reseptör antagonistleri, teofilin türevi ilaçlardan bir veya birkaçı tedaviye eklenebilir. Kısa etkili beta-2 agonist ilaçlar solunum sıkıntısı atakları sırasında kullanılabilir.
Hasta tedavisini hekim kontrolünde düzenli olarak kullanmalı ve kontrollerini aksatmamalıdır. Düzenli kontrollerde yapılan solunum fonksiyon testleri ile hastanın son durumu değerlendirilmeli ve tedavi planı yeniden oluşturulmalıdır.

Astım Hastalığı

Astım, hava yollarının kronik inflamatuvar hastalığıdır. Yani soluk yolu boyunca meydana gelmiş kalıcı bir iltihap söz konusudur.

Belirtiler
Nefes darlığı Hışıltılı Solunum: Islık sesi olarak da ifade edilir. Astım hastalığının çok tipik bir belirtisidir. Öksürük: İnatçı, 3 haftadan uzun süren, özellikle sabaha karşı artan ve gece uykudan uyandıran bir öksürük vardır.

Tanı
Akciğer Grafisi: Doktorunuz önce diğer hastalıkların olmadığından emin olmak için bir akciğer röntgeni isteyecektir. Spirometri: Akciğerlerin işlevlerindeki bozuklukları ortaya çıkaran ve sık yapılan bir ölçümdür. PEF takibi: Pef-metre adı verilen cihazla hastanın evde kendi yapacağı ölçümlerle yapılan tanı yöntemidir. Provokasyon Testleri: Solunum yollarındaki aşırı duyarlılığı gösteren testlerdir.

Tedavi
Astım tedavisinde ilk yapılacak olan sigaradan ve allerjiye neden olan faktörlerden uzak durmaktır. Ev akarlarına karşı evde nemin azaltılması, halıların ve tüylü oyuncakların kaldırılması, ahşap veya deri mobilya kullanılması tavsiye edilir. Astım kronik bir hastalıktır. Dolayısıyla tedavisi ömür boyudur. Astım hastaları hiç şikâyetleri olmasa bile astım ilaçlarını kullanmak zorundadırlar. Aksi takdirde her yeni “akut astım atağında” solunum yollarındaki iltihap daha da artacaktır. Astım ilaçları başlıca iki çeşittir. Hava yolunu genişletenler: Tıkanıklığı giderirler, nefes alıp vermeyi kolaylaştırırlar. İltihap gidericiler: Hava yollarındaki iltihabın artmasına engel olurlar. Ancak iltihabı tamamen geçiremezler.

Öneriler
Hoşunuza giden aktiviteleri seçin İlaçlarınızı düzenli olarak alın Başlamadan önce ısının Bitirdiğinizde soğuma egzersizleri yapın Kendinize hedefler koyun Temponuzu ayarlayın

13 Şubat 2008 Çarşamba

A Harfi ile Başlayan Hastalıklar

Abse

İçi cerahat dolu şişliklere verilen isimdir. Vücudun her tarafında ortaya çıkabilir. Nedeni vücuda giren mikroplardır.

Adale romatizması

Çoğunlukla, şiddetli soğuk algınlıklarından sonra görülen ve hareket etmenin zorlaşmasına neden olan bir çeşit romatizmadır. Tıp dilinde Myalgia, Fibrozit denir.

Korunmak için terli çamaşırları, en kısa zamanda değiştirmek ve üşütmemek gerekir.

Adenit

Boyundaki lenf damarlarının şişmesi sonucu meydana gelen iltahaplı şişliğe adenit denir.

Ağız yaraları

Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla, üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır.

Yaraların etrafı, kırmızı bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı ağrılara neden olurlar.
Çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir.

Ağrılı aybaşı hali

Tıp dilinde dysmenorrhoea/dismenore denilen bu hâl, özellikle aybaşı kanamasının başladığı ilk gün görülür. Bazı kimselerde, ağrılar aybaşı kanamasının başlamasından bir kaç gün önce ortaya çıkar ve kanamanın başlamasıyla kesilir.

Bir kısmında da kanama başlamadan, kanama görülen günlerde ve sonraki birkaç gün içinde hissedilir.
Bu çeşit ağrılara, çoğunlukla 18-24 yaşları arasındaki kadınlarda rastlanır.

Ağrı, göbek altında veya bacakların üst kısmında kasılmalar şeklinde başlar. Kusma görülebilir. Yüz, sararır ve terleme artar.

Akrep sokması

Akrep; sıcak ve nemli yerlerde yaşayan, kıvrık ve kalkık kuyruğuyla zehirli bir iğnesi olan böcektir. Akrep soktuğunda yapılacak ilk iş; soktuğu yerin altını ve üstünü sıkıca bağlamaktır. Sonra; iğnenin bulunduğu yer, iki parmak arasına alınıp, kan akıncaya kadar sıkılır ve üzerine amonyak sürülür.

Albüminüri

İdrarda, albümin bulunmasına; Tıp dilinde Albüminüri; halk arasında ise, aktutma denir.
Bir çok hastalıklarda, özellikle Böbrek hastalıklarında, idrarda albümin görülür.
Mümkün olduğu kadar süt içmeli, patates haşlaması ile muhallebiyi sofradan eksik etmemelidir.

Baharatlı yiyecekler, biber, turşu ve tuz kesinlikle terk edilmeli; kahve ve fazla miktarda su içilmemelidir.

Alerji

Vücudun, bazı madde veya hava şartlarından etkilenmesi yahut psikolojik etkenler sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Önce, alerjiye neden olan etkenleri bulmak gerekir. Alerjinin belirtileri de; şahsa göre değişir.

Kiminde kaşıntı, kiminde kurdeşen, kiminde astım görülür. Hasta, eğer bazı maddelerle temasından dolayı alerji oluyorsa, o maddenin uzaklaştırılması ile mesele kendiliğinden çözümlenmiş olur.

Altını ıslatmak

Tıp dilinde Enuresis denir. Altına ve yatağına işeyen çocuklar; genellikle anne ve babasından yeteri kadar sevgi ve ilgi görmeyen çocuklardır.

Hastalık, belli bir nedenden kaynaklanmıyorsa; yapılacak iş, çocuğa ihtiyacı olan sevgiyi vermektir; ancak altını ıslatmak, herhangi bir böbrek rahatsızlığı veya şeker hastalığından da kaynaklanabilir. Bu nedenle doktora gitmek gerekir.

Anne sütünün azlığı

Anne sütünü artırmak için bol bol sulu gıdalar yemek, üzüntülerden sıyrılıp bir süre dinlenmek faydalıdır.

Anus kaşıntısı

Anus (şerç); yani sindirim kanalının doğrubağırsak denilen son kısmındaki çıkış deliği veya çevresinde (oturak yerinde) görülen kaşıntıların nedeni çeşitlidir.

Bunlar arasında; kılkurtları, sümüksü akıntı, basur, çatlak, ishal veya kabızlık, egzama (mayasıl), sinir bozukluğu veya yeteri kadar temizliğe dikkat edilmemesi sayılabilir.

Apandisit

Körbağırsağın iltahaplanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır.

Müzmin apandisitte; kat’iyetle ilaç verilmez. Ameliyat gerekir.

Had apandisit; karnın ortasından başlayıp, sağ alt kısma yerleşen bir ağrı ile kendini gösterir. Hazımsızlık ve gazdan şikayet edilir. Kusma görülebilir bazen de miğde bulantısı olur.

Arı sokması

Arı; bal ve balmumu yapan fakat, iğnesiyle sokan bir böcektir. Hassas bünyeli kimseleri soktukları zaman,onların şok geçirmelerine neden olabilirler. Eşek arıları ise; bal arılarına nazaran daha tehlikelidir.

Arı sokmasında yapılacak ilk iş; arının iğnesini, ucu yakılmış bir iğne ile çıkarmaktır. Sonra arının soktuğu yerin alt ve üstünden sıkıca boğulur. Üzerine soğuk su dökülür.

Arpacık

Halk arasında it dirseği de denir. Doktorların Hordoleum dedikleri hastalıktır. Göz kapağındaki herhangi bir kılın dibinde; içi dolu bir şişlik meydana gelir.

Acı ve zonklama vardır.
Arpacıkla, hiçbir şekilde oynamayın, onu sıkmayın! Beslenmenize önem gösterin, üzüntülerinizi bırakıp biraz daha mutlu olmaya bakın.

Astım

Hasta, kriz geldiği zaman soluk almakta zorluk çektiğini zanneder, gerçekte nefes vermekte zorluk vardır. Bunun nedeni de, akciğerlerdeki küçük hava borularının daralmasıdır. Buralardan geçen hava, ıslığa benzeyen bir ses çıkarır, ki buna hırıltı denir.

Astım, bir kaç grup nedenden kaynaklanır. Bunların başında da bünye gelir. Yani, bazı kimselerde baş ağrısı ne kadar tabi bir şeyse, diğerlerinde de astım o kadar doğaldır.

Bazı kimseler, toz, kıl, yumurta, süt, aspirin, çiçek tozu ve benzeri şeylere karşı hassastırlar. Bu hassasiyet, astım krizleri şeklinde kendini gösterir.

Tedavi için, hastayı etkileyecek bu unsurların ortadan kaldırılması yapılacak ilk iştir.
Aşırı heyecan veya korku da astım krizine yol açabilir. Bu gibi durumlarda hastayı sakinleştirmek yapılacak ilk iştir.

Bazı kimselerde de, Had Bronşit sonucu astım krizi görülebilir. Kalp yetmezliği de astım krizine neden olabilir.

Astigmatlık

Göz yuvarlağı çaplarının düzensiz olması sonucu ortaya çıkan bir çeşit göz bozukluğudur. Hasta; noktaları bir çizgi halinde görür.

Çoğunlukla doğuştandır. Miyopluk veya hipermetroplukla beraber de görülebilir. Bazı astigmatlar, baş ağrılarından da şikayet ederler.
Tedavi için doktorun vereceği gözlüğü kullanmak gerekir.

Aşırı aybaşı kanaması

Aybaşı görme arasındaki süre normaldir. Fakat kanama çoktur ve normal süresinden fazla devam eder. Nedenleri çeşitlidir rahimde ur, rahim çarpıklığı, yorgunluk, sinir bozukluğu, ateşli hastalıklar veya evlilik hayatındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanabilir.

Ateş

Vücut sıcaklığının yükselmesine ateş denir. Vücut sıcaklığı bedenin her yerinde aynı değildir. Örneğin; termometre ağıza konulduğunda görülen ısı, koltuk altına konulduğunda gösterdiği ısıdan 0,5 derece daha düşüktür.

Diğer taraftan, vücut ısısı gün boyunca da 0,5 derece oynar. Sabahın erken saatlerinde ısı düşük, akşam saatlerinde yüksektir. Vücut ısısı 36,2 - 37,5 arasında ise normaldir.

Ateşle birlikte; üşütme, titreme, baş ağrısı, bunalma, huzursuzluk, vücut kırgınlığı, iştahsızlık, kabızlık, sayıklama, havale veya koyu renkli idrar çıkarmada görülebilir.

Ateşin nedeni, genellikle soğuk algınlığı, grip, bademcik iltihabı, boğaz ağrısı, bronşit, sinüzit, kulak iltihabı, bağırsak iltihabı veya böbrek hastalıklarından biri olabilir. Bu nedenle tedaviden önce nedeni tespit etmek gerekir.

Ayak ağrıları

Ayak ağrıları; çoğunlukla yorgunluk, bağ yerlerinin burkulması, fazla kilo almak veya bazı hastalıklardan kaynaklanabilir. Önemli bir hastalıktan kaynaklanmayan ağrılarda yapılacak masaj ve dinlenme çok faydalı olur.

Ayak burkulması

Yürürken, koşarken veya atlarken ayak kaslarının beklenmedik bir durumla karşılaşması sonucu görülür. Burkulmadan hemen sonra ağrı, şişme ve morarma olabilir.

Ayak çıbanı

Ayak derisindeki ter bezleri ve kıl keselerinin mikroplanması sonucu ortaya çıkar. Çıban yerinde, ilk önce sert ve kırmızı bir kabartı belirir. Ağrı vardır. Sonra iltihaplanır. Çıbanı sıkmamak gerekir.

Ayak şişmesi

Ayak şişmesi; uzun süre ayakta durma, dolaşım sisteminin yetersiz olması, gebelik, uzun süre hareketsiz kalma veya incinme, burkulma sonucu ortaya çıkar.

Ayak terlemesi

Ayakların normalden fazla terlemesi genellikle ter bezlerinin aşırı derecede çalışmasından kaynaklanır. Diğer taraftan, kalın çorap giymek, ateşli bir hastalık veya normal vücut sıcaklığının düşmesi de ayak terlemesine neden olabilir.

Aybaşı düzensizliği

Aybaşı kanaması normal olarak 2-7 gün sürer. Normal olarak 28 günde bir görülen aybaşı kanaması, bazı hallerde vaktinden önce veya sonra da görülebilir. Nedeni; asabi krizler, hormon dengesizliği veya bünye zayıflığı olabilir.

Aybaşı kanaması azlığı

Aybaşı kanının normal miktarı; sağlam kadınlarda 7-77 gram arasında değişir. Çoğunda 27-75 gram arasındadır. Ortalama miktar 50 gram kabul edilir.

Aybaşı kanının yukarıda belirtilen miktarlardan az olması, çoğunlukla ruhsal durumla veya kansızlıkla ilgilidir.

Aybaşı kanamasının gecikmesi

Normal olarak zamanı geldiği halde aybaşı kanaması başlamazsa; gebelik, kansızlık, tiroid veya karaciğer hastalıkları akla gelebilir. Ayrıca yorgunluk, sinirlilik veya adetten kesilme de düşünülebilir.

Aybaşı kanamasının uzun sürmesi

Normal aybaşı kanaması 2-7 gün devam eder. Bazı kimselerde bu süre uzar. O zaman rahimde ur veya kist olduğundan, yumurtalıkların üşütülmüş olmasından, sinir veya kalp hastalığından şüphe edilir.

Tedaviye geçmeden önce esas nedeni bulmak gerekir. Önemli bir durum yoksa aşağıdaki reçetelerden arzu edilen uygulanır.

Aybaşı kanaması yokluğu

Genç bir kız buluğ çağına geldiği halde, aybaşı görmeye başlamamışsa, aybaşı yokluğundan söz edilir. Bu durum karaciğer hastalıklarından, kansızlıktan veya tiroit bezi bozukluğundan kaynaklanabilir.

Öncelikle nedeni bulmak gerekir.
Normal aybaşı gören kadının da; kansızlık, karaciğer rahatsızlıkları, beslenme bozuklukları, veya tiroid bezi hastalıkları sonucu aybaşı kanamaları kesilebilir.

Öte yandan aybaşı yokluğu, gebeliğin veya menapozun işareti olabilir.