9 Şubat 2010 Salı

Bilek Ağrısı

Bilek Ağrısı


Bilek ağrıları

El ve ayak bileklerimiz, günlük işlerimizin ve yükümüzün en çok zorladığı yapılardır. Bilek eklemleri vücudumuzda oluşturulmuş en büyük eklemlerden birkaçıdır.

Ayak bileklerimz gün boyunca bütün bir vücut yükünü çeken büyük eklemlerdir. Ayak bileklerindeki ağrılar;

* Burkulmalar,
* Artritler(Eklem iltihaplanması),
* Kıkırdak deformasyonları,
* dolaşım bozuklukları,
* gut türevi hastalıklar,
* ve ayak bileği ekleminin mineral maddeleri biriktirmesi nedeniyle olabilmektedir.

Ayak bileği ağrıları ayakta fazla durmayı gerektiren askerler, öğretmenler, tezgahtarlar gibi bir takım meslek dallarında daha sık görülmektedir.

Ayak bileği ağrılarının oluşmaması için sizlere tavsiyelerimiz; dolaşım sorunlarını giderecek tedavileri aksatmamak, ayakta çok duranlar için ayakları kenarlara doğru bükerek ayakta durmamak, eklemlerde mineral biriktiren hastalar için diyetlerine dikkat etmek, burkulmaları önlemek için ayakkabı topuk yüksekliğine dikkat etmek veya gezi türevi faaliyetlere uygun ayakkabı giymek şeklinde sıralanabilir.

El bileği ağrıları;

Ellerimizin bilekleri genelde daha az ağrısa da özellikle bilgisayar işiyle uğraşanlarda çok sık görülmektedir. Ayak bileği ağrılarıyla hemen hemen aynı nedenlerle ağrıyan el bilekleri günlük yaşamı olumsuz etkilerler. El bileklerindeki ağrıların geneli bileklerin düzensiz kullanılması sonucu oluşmaktadır. Bilgisayar başında veya ellerle yapılan işlerde sürekli aynı pozisyaonda kalan el bilekleri ve el eklemleri içerisinden geçen sinirleri sıkıştırarak karpal tunel denilen el siniri sıkışması hastalığına da neden olabilirler.

El bileklerinin ağrıması durumunda bir doktora başvurmanıç çok önemlidir. Zira karpaltunel sondromunun ortaya çıkarılması ancak uzman bir doktor yardımıya olablmektedr.

Bilek ağrılarına şifalı bitkiler:buğra üsgüloğlu

Mayasız çiğ hamurun bileklere sarılması veya püre haline getirilmiş közlenmiş soğanın tülbent yardımıyla eklemlere sarılması oldukça faydalı olacaktır.

kaynak: Nedenleri - Tedavisi

diğer kaynaklar:
tarçının faydaları ve zararları

nötrofil yüksekliği nedir

Yaşlanmak genleri değiştiriyor

Yaşlanmak genleri değiştiriyor

Genlerdeki değişimlerin biyolojik yaşlanmayla bağlantılı olabileceği bildirildi.

Londra`daki King`s College ile Leicester üniversitelerinden bilim adamları, yaşlanmayı, biri kişinin yaşına bağlı olan `kronolojik`, diğeri hücrelerin yaşlanmasına bağlı `biyolojik` olmak üzere iki türe ayrıldığını belirledi.

Leicester Üniversitesi`nden Nilesh Samani, DNA`sında `telomer` adı verilen bileşenin uzunluğu veya kısalığına göre insanların ömrünün değiştiğini, birçok hücrede telomerlerin, hücreler bölündükçe ve yaşlandıkça kısaldığını, telomerlerin biyolojik yaşın bir göstergesi olarak kabul edilebileceğini açıkladı.

Samani, özel bir gen değişimine sahip kişilerde daha kısa telomerler bulunduğunu, yani biyolojik olarak daha yaşlı göründüklerini belirtti.

Gen değişiminin TERC adı verilen ve telomerlerin uzunluğunun korunmasında önemli rol oynayan genin yakınında bulunduğunu belirten bilim adamları, 500 binden fazla gen farklılığını inceledi.

Samani, kalp hastalıkları, bazı kanser türleri gibi yaşa bağlı hastalık riskinin kronolojik yaştan çok biyolojik yaşla bağlantılı olduğunu gösteren bazı kanıtlar bulunduğunu da ifade etti.

`Nature Genetics` dergisinde yayımlanan araştırmaya imza atanlardan Tim Spector da `Araştırmanın, bazı kişilerin genetik olarak daha çabuk yaşlanmaya programlandığını öne sürdüğünü` vurguladı.

Araştırma, yaşa bağlı hastalıkların daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir.

Birleşik Krallık`ta yayımlanan tıp dergisi BMJ`de yer alan bir araştırma da yaşından genç göstermenin, daha uzun bir ömrün işareti olabileceğini ortaya koymuştu.


kaynak: Nedenleri - Tedavisi

Anasayfa gitmek için tıklayınız..

7 Ocak 2010 Perşembe

SELÜLİTİNİZİN TİPİNİ ÖĞRENİN VE YOK EDİN !


Her cins selülite diyet uygulamanın çok sakıncalı ve faydasız olduğunu belirten uzmanlar, üç selülit tipini tanımladı ve kurtulma yollarını açıkladı...

NEVSAL ELEVLİ Londra


Kadınların selülitlerini tanımadan tedavi etmeye çalıştıklarını açıklayan Londra'nın önde gelen kliniklerinden Radical Beauty Medical doktorları şöyle konuştu: "Önce selülitin tipi bilinmeli; tedavi ardından gelmelidir. Kadınlar, her cins selülite diyet uyguluyor. Ancak bu diyetlerin hiçbir faydası olmuyor."

Sizinki hangi tip?
Ne tür selülite sahip olduğunuzu bulmak için aşağıdaki soruları "evet" veya "hayır" diye cevaplandırın...

1.Tip Selülit
Kilo fazlanız var mı? Kilo probleminiz her zaman var mıydı? Selülitiniz yumuşak, kaygan ve koyu bir muhallebi görünümünde mi? Kolayca parmaklarınızın arasında sıkıştırabiliyor musunuz? Selülitiniz vücudunuzun alt ve üst kısımlarına eşit dağılmış durumda mı? Stresli biri misiniz?


2. Tip Selülit

Bacaklarınız kalın, şiş ve varisli mi? Kramp giriyor mu? Reglinizden önce şişkinlik hissediyor musunuz? Yazın ayaklarınız daha fazla mı şişiyor? Bacaklarınız, ayak bilekleriniz ve baldırlarınız kalın mı? Vücudunuzun alt kısmı, üstüne nazaran daha sıkı ve soğuk mu? Parmağınızı baldırınıza bastırınca deri çöküyor ve bir süre öyle mi kalıyor?

3. Tip Selülit
Selülitleriniz sert mi, bastırınca acıyor mu? Daha çok baldırlarınızda ve dizlerinizin arka kısmında toplanmış vaziyette mi? Deriniz beyaz, kuru ve hassas mı? Zayıfladığınızda üst kısmınızdan mı kilo veriyorsunuz? Uzun zamandır var olan selülitlerinizden ne yaparsanız yapın kurtulamıyor musunuz? Selülitlerinizin görünümü ayın muayyen günlerine göre değişmiyor mu? Hareketli bir insan mısınız?


Değerlendirme
Olumlu cevaplarınızın çoğu "1. Tip"e aitse selülitleriniz "yağlı", "2. Tip"e aitse "süzme", "3. Tip"e aitse "lifli" cins.

İŞTE TEDAVİ

1. Tipin Tedavisi: Diyetle geçecek tek selülit tipi bu... Diyet ile vücudunuzda ensülin salgılanmasının düzenlenmesi gerekiyor.
Kahvaltı: Yağsız çökelek, 1 yumurta, katı peynir, tavuk eti, kepekli ekmek.
Sabah 10 ve akşam 5: Aç olmasanız da kahve veya çay ve kahvaltı listesinden bir çeşit yiyecek.
Öğle ve akşam yemeği: Karışık salata, veya patatessiz bir çorba.
Yağsız et, tavuk, balık, kahvaltıda yenmemişse yumurta, yeşil sebze yenilebilir.
Sabah kahvaltısı listesinden 1 çeşit ya da muhallebi.
1 dilim kepek ekmeği veya sadece haftada 1 kere az pilav, mercimek, haşlanmış patates yiyebilirsiniz.
Tavsiyeler: Kızarmış ve beyaz şekerli besinlerden uzak durun. Spor yapın, özellikle uzun ve hızlı yürüyüş. Aşağıdaki mineralleri bol bol almaya özen gösterin:
Çinko: Deniz ürünleri, süt, sarmısak, bezelye.
Bakır: Tavuk, yumurta, kabuklu deniz mahsulleri, mantar, pırasa, sarmısak, bezelye, limon, armut, avokado.
Selenyum: Et, balık, yumurta, ıspanak, mantar, pırasa.
C Vitamini: Maydonoz, kivi, portakal, limon, çilek.
E vitamini: Kırmızı biber, lahana, rezene.

2. Tipe karşı: En çok görülen selülit tipi. Temel bir lenf ve kan dolaşımı sisteminden kaynaklanıyor. Bacaklarda kramplar, örümcek ağı gibi kılcal damarlar, morartılar görülüyor. Vücut sürekli su topluyor. Stres ve hormon değişiklikleri, durumu daha da kötüleştiriyor.
Beslenme: Selülitlerden kurtulmak için diyet yapmayın; faydası olmaz. Az tuz ve az şekerli maddeler yiyin. Bol bol üzüm, portakal, greyfurt, karnabahar yiyin, C ve E vitamini alın. Azar azar, bol su için.
Spor: Yürüyüş, yüzme golf ve bisiklet gibi sporlar yapın ama tenis ve hızlı aerobik yapmayın.
Tedavi: Lenflerin boşaltılması, bitki özleriyle tedavi, masaj ve kremlerle kan dolaşımını düzeltilmesi, mezoterapi, hormonların kontrol edilmesi ve düzenlenmesi.
Tavsiyeler: Çorapla ve yüksek ökçeli ayakkabı giymeyin, bacak bacak üzerine atmayın, alkol ve sigaradan uzak durun.

3. Tipin Tedavisi: Beslenme: Çok kilolu değilseniz diyet yapmanın yararı olmaz. Vücudunuza bol miktarda amino asit, kolajen ve yeni deri altı lifleri sağlayacak protein gerekli. Et, balık ve tavuk yiyin. C ve E vitaminleri, karoten, çinko ve selenyum alın. Her gün bol bol su için. Deri ve kaslarınızı kuvvetlendirecek her tür sporu yapın.
Tedavi: Uzmanların hazırlayacağı özel mezoterapi kokteyli, özel kremli masaj.

(milliyet)

DİKKAT ! HER PARFÜM HER KADIN TİPİNE GİTMEZ

Parfüm, ilk çağlardan beri tenlerin ayrılmaz parçası.. İşte Sürüldükleri tenin kişiliğini alıp, özlerini bu kişiliğe yansıtan parfümlerin gizemli dünyası.. Ancak her parfüm size uygun olmayabilir. İpuçlarını öğrenmek istemez misiniz. Peki hangi ünlüler hangi parfümü kullanıyor?

Hepimizin koklayarak uyandığımız, anılarımızı üzerine kurduğumuz, aşkımızı ayırd ettiğimiz, ne ve nasıl olmak isteğimizi bilen bir kokusu var. Kokusu sayesinde yarattığı iletişimle tarihin ilk çağlarından bu yana vazgeçilmezlerimizden olan parfüm, evrensel bir dil, çiçek ya da yaprak notalarıyla beslenen bir seçim... Latince 'per fumum (dumanın içinden)' kelimesinden gelen parfüm, antik çağlardan beri insanlığı büyüledi. Mısır kaynaklarında banyoda ve dini törenlerde kokulu merhemlerin, sıvı yağların kullanıldığı yazılı. Bir koku düşkünü olan Kleopatra ve maiyeti de tören alanına girmeden çok önce, saçtıkları kokular insanların burunlarına ulaşırmış. Yunanlı ve Romalılar, ziyafetler esnasında kendilerini çiçeklerle kokulandırmış sularla serinletirmiş.

İngiltere'de bir dönem yasaktı
Güzel Kokuların Tarihi adlı kitap ve ParfumShop adlı internet sitesinde yer alan bilgilere göre ilk parfüm, 14. yüzyılda Macar Kraliçesi Elizabeth zamanında yağların alkolle karıştırılmasıyla elde edildi. Araplar da egzotik madde kullanımıyla parfümün gelişiminde önemli rol oynadı.
Modern parfüm tarihi ise, 17. yüzyılda Fransa'da, Grasse'da başladı. Kral 15. Louis'nin sarayı, 'la cour parfumee (koku sarayı)' olarak anılırdı. İstenmeyen, hoş olmayan kokuların parfümle gizlendiği neredeyse hiç banyo yapılmadan sadece parfümün etrafa yaydığı kokularla yaşıyorlardı. Sarayın yatak odaları da, koku kavanozlarıyla sarılmıştı. 18. yüzyılda dünyanın hemen her yerinde koku modası başlamıştı. Ancak, 1774'de Britanya Parlamentosu, bir kocayı güzel kokularla etkileyen kadınların 'büyü' yaptıkları hükmüyle, tarihe geçen 'parfüm yasağı' kararını hayata geçirdi.

Yeni çağ savaşla başladı
Parfüm piyasasında yeni çağ, I. Dünya Savaşı ile başladı. Fransız modacılar kısa saçlı, boyalı tırnaklı kadına yönelik yeni bir stil oluşturdular.
Bu beraberinde yeni kokuları getirdi. Hafif çiçekler, baharatlı kokular ve çok çeşitli parfümler piyasada hakim oldu. II. Dünya Savaşı'nın sonlarında sade tasarımlar yerini cazibeye bıraktı. Zamanın ruhuna uygun cazibeli, cesur ve saldırgan olarak tanımlanan adeta cinsel devrim ruhunu belirleyen kokular üretilmeye başlandı. Bugün kullandığımız bir çok koku, halen 1920 - 30'ların izlerini taşıyor ve parfümler, tarihte olduğu gibi kişiliğimize ve ne istediğimize ilişkin mesajlar veriyor. Ve işte, kişiliğimizin kimi zaman masum, kimi zaman baştan çıkarıcı 'kokusunun', yani parfümün sırları...


Size uygun esansı nasıl seçersiniz?
Eskiden sarışınlar için ferah, yeşil ya da meyveli bir koku önerilirdi. Ya da koyu renk saçlılar için oryantal bir koku. Ancak bu tür öneriler tarihe karıştı. Artık, kendi kişiliğinize uygun parfümleri seçmeniz gerekiyor. Bunun için öz bilincinizi güçlendirin, erotik istek, dikkat çekme, farklılaşma, anı yaratmanın hangisini istiyorsunuz karar verin. Hangi ana maddeden yapılan parfümün, koklayanda hangi etkiyi bıraktığını aşağıda bulacaksınız...

Çiçekler: Ferah, gösterişsiz, gıdıklayıcı, zarif, tatlı, feminin.
Chypre: Klasik, gizemli, mütevazi, dolu, kalıcı, şık.
Ağaçlar: Uyarıcı, sportif, sert, dinamik, çekici.
Amber: Egzotik, örtcü, sıcak, derin, fethedici.
Deri: Baharatlı, sıcak, kuru, karakteri güçlü, yoğun.
Yasemin: Esprili, zeki kadın için.
Madonya: Şaşırtıcı kadın için.
Misk: Güçlü kadın.
Gül: Çiçeği burnunda genç kız için.
Limon: Melonkolik kişiler için.
Mavimsi mor: Genç dullar için.


Parfüm neden oluşuyor?
Kökünden çiçeklerine kadar tüm bölümleriyle bitkiler, koku malzemelerinin ana kaynağı. Ancak, dünya piyasasındaki yüksek fiyatlar yüzünden (bir kilo gülyağı bugün 10 bin dolardan fazla) günümüzde parfümler salt doğal maddelerden oluşmuyor. Zamane pargümlerini doğa ve kimyanın melezi olarak tanımlayan uzmanlar parfümü oluşturan bitki ve özleri şöyle özetliyor:
Yaprak ve saplar: Kekik, okaliptüs, ıtır çiçeği, tefarik, lavanta, biberiye, nane, defne.
Çiçekler: Gül, yasemin, karanfil, nergis, teber.
Meyve, tohumlar: Biber, kuru karanfil, vanilya, anason, hindistan cevizi.
Ağaçlar: Sandal, çam, sedir.
Kabuklar: Armut, tarçın.
Yosun: Meşe.
Bitki ve otlar: Tarhan, adaçayı, kekik.
İğne yapraklar ve dallar: Ladin, çam, selvi.
Kökler: Vetiver, zencefil, süsen.
Meyve kabukları: Bergamut. limon, portakal, limet.


Koku alırken önce bir kumaşa sıkın

Parfüm dükkanlarında en yeni kokuyu çıkarttırmayın. Henüz parfümlerle hiç ilgilenmemişseniz, bildiğiniz kokulardan hareket edin.
Parfümü bir kumaş parçası üzerinde deneyin. Kolunuzda ise üç kokudan fazlasını denemeyin.
'Parfüm sürmeyen kadının geleceği yoktur' sözlerine kulak asmayın.
Alırken erkekleri düşünmeyin. Moda olanı değil, beğendiğiniz ve size uygun kokuyu seçin.
Parfüm kullanırken belli stratejik noktalar var: Kulak arkası, boyun çukuru, bilekler. Ancak bu noktalarla yetinmek zorunda değilsiniz. Nemli ve sıcak noktaları hedef alın; göğüs arası, kol altları, şakaklar, bilekler, diz arkası, dirsek içi gibi.


Taklitlere dikkat!
Sokaklardan vitrinlere terfi eden taklit parfümleri piyasaya süren uyanıklar, orijinal şişeleri temin edip, parfümü ise bilinmeyen değişik karışımlardan elde ediyor. Ancak, taklitler kendilerini kutularından ele veriyor. Genelde mat renkli ve üzerinde yazım hatası bulunan taklit kutular eğer kapalıysa mutlaka inceleyin. Ünlü bir parfüm ise hologram etiketi olmasına dikkat edin. Parfüm bozuksa renginden belli olur. Bu tip parfümler, cilt hastalıkları, alerji ve kaşıntıya neden olabiliyor. Eğer bu belirtilerden birini gözlemlerseniz, mutlaka bir cilt doktoruna görünün.


Ünlüler ve parfümleri
Greta Garbo: Rochas'ın Femme
Liz Taylor: Patou'nun Joy
Brigitte Bardot: Balmain'den Vent Vert
Jeanne Moreau: Diorama No.5
Ava Gardner: Chanel No.5
Marlene Dietrich: L'heure bleue
Mae West: Petou'nun Joy'u
Cameron Diaz: Guerlamain'in Samsara'sı
Katherine Witt: Gucci'nin Envy
Sezen Aksu: Dolce Gabbana
Nükhet Duru: Eccoda ve Gucci Rush
Ajda Pekkan: Nova İsedas
Sibel Can: Armoni

(milliyet)

SAÇ TİPİNİZE GÖRE SAÇ KESİMİ


Yüzyıllardan bu yana, kadınlar ve erkekler aynı dertten yakınınıp durdular: "Kendilerine en uygun saç biçimini bulmak..." Günün modasına göre saçlarını kazıdılar, pudraladılar, peruk taktılar ya da boyadılar.

Ancak bugün artık sağlıklı, güzel ve ışıl ışıl saçları elde etmenin dertsiz tasasız yolları da var.

Kuru saçların neme ihtiyacı vardır, bu nedenle etkili bir saç kremi her şampuanın kesinlikle olmazsa olmazı. Saçınızın kökleri dışında her yanına boydan boya uygulayın. Yaklaşık üç dakika bekleyin, ardından kayganlığı gidinceye dek durulayın.
Saç maskeleri ışıltıyı artırmak için muhteşem bir çözüm, ancak saçta beş dakikadan uzun süre bekletildiği takdirde işe yarar.
Kimyasal maddeler ve saç kurutma makinesiyle aşırı derecede kurutma en aza indirilmeli. Öte yandan gölge ve renk, gereğince yapılırsa ışıltıyı ve saçın kalitesini artırabilir. Kullanılan ürünlerdeki peroksit düzeyinin de az olmasına dikkat edilmeli.
Boyamadan sonra saç renginin korunması için, daima boyalı saçlar için geliştirilen ürünler kullanılmalı. Bu ürünler alkol içermez ve pH dengesini korur, böylece saçın fazla kurumasının önüne geçilir.


Hacimsiz saçlar çoğu zaman fazla ürünün, özellikle de saç kremlerinin kullanması sonucu ortaya çıkar. Daha hafif bir ürüne geçin ya da birkaç gün boyunca hiç kullanmayın.
Saçlara hacim ve hareket kazandırmak amacıyla, saç diplerine (geri kalan yerlere değil) köpük sıkın. Saç kurutma makinesiyle şöyle bir kurutun.




Islak saça uygulanan serumlar saç tellerini yumuşatır.
Serum ve köpükler saçtaki kıvrımları vurgular.
Saçın ıslakken düz taranması, jöle sürülmesi ve kendi kendine kurumaya bırakılması da izlenebilecek başka bir yöntemdir.


Her zaman nazik şampuanlar ya da kremler kullanın. Saç tipinize ya da saçınızın durumuna uygun ürünler seçin.
Saçınızı sert havlularla kurulamak dalgaları kıvırcık hale getirebilir.
Saç tipinizden emin değilseniz kuaförünüze ya da uzman tehşhisine başvurun.


Saç kesiminin önemi
İnce telli ve düz saçlar cesaret ister
Saçınızı omuzlarınızdan aşağıya uzatmayın; zekice kesilmiş katlar saçınızı daha kalın göstererek hareket kazandırır. Yüz şeklinize uygun bir perçem de iyi fikirdir.
Kalın ve sert saçlar
En kolay saç tiipi, ama sürekli bakım ve kontrol gerektirir. Fazla kısa kesmeyin, yoksa çim adama benzersiniz.
Dalgalı saçlar
İnceden kalına doğru uzanır, bu yüzden kesim ve uzunluk tamamen yüz şekline bağlıdır. Ne kadar uzatırsanız, dalgaları o kadar azalır.
Kıvırcık saçlar
Bu saçların yapısı büyük çeşitlilik gösterir, ancak önünüzdeki seçenekler sınırlıdır. Doğal haliyle bırakın, iyi bakın ve örme, topuz gibi stil tekniklerini öğrenin ya da düz hale getirin. Bu sonuncusu kimyasal işlem gerektirdiğinden, saçınızı sağlıklı tutmak için sürekli bakım uygulamanız gerekecek. Düzleştirme işlemini profesyonellere bırakmanız en iyisi.


(milliyet)

ADET AĞRILARINA ŞİFALI BİTKİLER


Adet döneminden 1-2 gün önce başlayan adet sancıları çoğu bayanın korkulu rüyası haline gelmiştir. Adet sancıları adet döneminden 1-2 gün önce başlar ve dayanılmaz ağrılarla bayanı hem fiziksel hem de ruhsal yönden 2-3 günlüğüne de olsa çileden çıkartır. Çoğu bayan bu sancılardan kurtulmak için bir çok formül dener. Kimisi başarılı olurken kimisi sancılarla yaşamaya devam eder.

Biz de bu yazımızda adet sancısına nelerin iyi geldiğini, nelerin adet sancısını önlediğini sizinle paylaşmaya çalışacağız.

Adet Sancısına iyi gelen bitkiler:

Adet Sancısını en iyi önleyen bitki safran bitkisidir. Safran bitkisi, ülkemizde daha çok karadenizde yetişen bir bitkidir. Safran hem afrodizyak olarak kullanılırken, hem de adet söktürücü olarak kullanılmaktadır.

Peki adet sancılarını önlemek için safranı nasıl kullanmalısınız?

Bir tutam safranı bir fincan kadar suyun içerisine atıp kaynatırsınız. Kaynadıktan sonra bu bitkisel çayı içerseniz adet sancılarınızın git gide azaldığını göreceksiniz. Ayrıca safranı balla karıştırararak da yiyebilirsiniz. Bu şekilde safran hem afrodizyak özelliği hem de adet söktürücü, adet sancılarını giderici bir etki yapar.

(nedirbilgi)

İDRAR KAÇIRMA PROBLEMİ NASIL TEDAVİ EDİLİR ?


Türkiye'de 3 kadından birinde görülen idrar kaçırma problemi hakkında bilinmeyenler...


İdrar kaçırmanın tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Haluk Kulaksızoğlu, “Aslında yaygın bir hastalık olduğu gibi konuşulmadığından ciddi bir sıkıntı teşkil ediyor. Kadınlar bu konuda erkeklere göre daha şanssız. Yapıları itibariyle idrar torbasındaki sarkıtlar ve değişiklikler kadınlarda daha sık görülüyor.” dedi.

Hassas bir konu
Esas olarak doktorlara düşen görevin idrar kaçırmanın şeklinin tipini hastalarda tespit ederek buna göre tedavi uygulamak olduğunu anlatan Kulaksızoğlu, “Ama bunun gerçekleşmesi de hastaların doktora başvurması gerekmektedir. Özellikle konunun hassasiyeti itibariyle kadınlar doktora gelmekten kaçınıyorlar. Bir ayıp veya korkulacak bir şeymiş gibi düşünülüyor. Oysaki bu hastalık tüm toplumda yaygın ve tedavi edilebilecek bir rahatsızlık. Yeter ki doktora başvursunlar."

Kurslar yardımcı oluyor
"Bizim yaptığımız bu konuda Konya bölgesin de bir çalışma var. Kadınlara yönelik özellikle büyükşehir belediyesinin düzenlediği bazı kurslar var. Bu kurslardan dikiş-nakış, dil kursu ve jimnastik kursu olsun çeşitli nedenlerle başvuran 18 ile 60 yaş arası kadınların idrar sorunlarını sorguladık. Burada şaşırtıcı bir şekilde idrar kaçırma şikâyeti olarak çok fazla olduğunu gözlemledik. Kadınlarda % 60’ın üzerinde idrar kaçırmayla karşılaştık."

Doktora başvuru oranı çok düşük
"Yaş ortalamasına bakılırsa 18 ile 60 arası. Aslında kadınların bu yaş arasında aktif oldukları yaş sınırıdır. Buna bakılırsa kadınların üç de ikisi idrar kaçırıyor. Çok ciddi bir sorun. Kadınlardan kaç tanesi doktora başvurdu diye sorduğumuzda % 10. Yani 600 kadından 60 tanesi doktora başvurmuştur."

Bilinçli değiliz
"Peki doktordan tedavi alma oranı nedir? Bu da daha da düşük %5. Ortaya çıkan nokta şu: toplum olarak bu konuda bilinçli değiliz. Bunun bilinçlenmesi gerekiyor, bunun ayıp bir şey olmadığını doktora gidip tedavi olmanın normal olduğunu nasıl başımız veya midemiz yandığı zaman doktora gidiyorsak idrar kaçırma şikâyetiyle doktora başvurmamız gerekmektedir. Bunu dışında yapılacak tedaviler önemli yine bu program kapsamın da kadınlara biz idrar tutmayı sağlayacak mekanizmaları kuvvetlendirmek üzere jimnastik programı başlattık bu jimnastik programın da kadınların kendi idrar problemlerini ele alması için özellikle o bölgeye yönelik çeşitli jimnastik hareketleri işte platez dediğimiz topla yapılan bazı hareketler öğretiyoruz bu hareketleri spor akademisinden hocalarımızla birlikte gerçekleştirişyoruz."

Tedavisi kolay
"Bununla beraber hastalarımızın evde de yapa bilecekleri jimnastik olarak programı var kendilerine veriyoruz. Bu şekilde altı haftalık bir program sonrası kendilerini kontrole çağırıyoruz ve oldukça olumlu sonuçlar alıyoruz. Şikâyetleri olan birçok hasta şikâyetlerinin azaldığını ve bu jimnastiklerden ciddi fayda gördüklerini fayda görmeyen ve hastalıkların daha ilerde olan hastalarımızda kaçırmanın tipine bağlı olarak gerek ilaç tedavileri gerek şu anda son derece yeni modern teknolojilerle yapılan on beş yirmi dakikalık müdahalelerle ameliyat sonrasın da engellenebiliyor.” diye konuştu.

Zedhaber-KONYA
(ensonhaber)